Amanııın! Pazar pazar havaalanındayım... Ayıptır söylemesi Çeşme'ye yollanmaktayım. Gazetemiz SABAH'ı elime aldım ki ana! 'Avrupa Yakası'nın kraliçesi, espri yeteneğine hayranlıklardan bir demet sunduğumuz Gülse Birsel, bizim Carrie'yi yerden yere vurmuş... E bizim Carrie tabii... Yıllarca 'Sex and The City'yi sar başa, sar başa izledik ve aşkta bahtsız yazar Carrie'yi kanka belledik... Vizyona giren 'Sex and the City' filmindeki hali için "Ne yaptın Carrie?" diyor Birsel! "Adam düğün günü kaçtı. Sen Ortadoğulu kadınları gölgede bırakan bir yumuşaklık ve tatlılıkla sana kötü davranan adamı hoş tutmaya çalıştın! Bu ne gurursuzluk!" Hayırdır inşallah! Ne yaptı yahu! Biz de izledik filmi. İki damla gözyaşıyla çıktık... Bana sorarsanız işin aslı hiç de öyle değil. Bir kere aşkta gurur olmaz! Yeter ki onursuz olmasın aşk tabii! Ama gurur! Olmaaaz! Çünkü valla kime ne, hatta kime ne aşk kolay mı bu devirde şekerim... İkincisi; filmi izleyince hiç de ortada gurursuz bir kadın yok! İletişim kopukluğu yaşayan bir çift var. Neden? Çünkü Carrie iş düğüne gelince kendine kapılmış seller gibi aktı gitti. Yanındaki adamın halini, sıkıntısını fark edemedi. Eh! Biz kadınların evlilik çipi var sanki. Evlenme teklifinden başlayarak nasıl da değişiyoruz. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz masallara dalıp gidiyoruz. Asıl olan aşktır unutuyoruz. Çünkü projeye bayılıyoruz, "Bakııın malım var, malım var" demeye, millete gösteri yapmaya da bayılıyoruz. Erkekler de bir sağa bir sola savruluyorlar.
(Ah yazıııık!) Gelelim filme ve Carrie'ye... Şimdi efendim; dizi boyunca bu Mr. Big ve Carrie bir ayrıl-bir barış aşk yaşadılar. Sonunda aynı eve taşınılmaya karar verildi. Carrie öyle bir daire beğendi ki; adam sırf o mutlu olsun diye bir saniye bile ikiletmeden daireyi alıverdi.
(Bunlar gözden kaçmamalıııı!) Sonra Carrie'ye dünyanın en güzel giysi odasını yaptırdı. Bu arada Carrie kendini düğün hazırlıklarına kaptırdı. Önce 75 kişide anlaştılar sayı 100'e çıktı. Sonra Vouge'a ünlü tasarımcıların gelinlikleriyle sayfa sayfa poz verdi. Bu arada abi dekor sanki. Adam her defasında gerginliğini, bu tantanadan sıkıldığını belli etti. Dedi ki; "Ben sadece seni istiyorum Carrie!" Bundan daha güzel bir laf olabilir mi? Düğünden bir gece önce de kocasıyla kavgalı Miranda, kalkıp Mr. Big'e "Evlendiğiniz için delisiniz, her şeyi mahvedeceksiniz" deyince, havaleler geçiren adama tuz biber ekti. Düğün günü Mr. Big bütün gün Carrie'yi aradı, ulaşamadı. Mesajlar bıraktı: "Sensiz giremem, çok gerginim, lütfen beni ara!" Düğün mekanının önünde Carrie'yi bekledi. Bir göz göze gelebilse arabadan inecekti! Olmadı! İnemedi. Sonra Carrie'ye telefonla ulaştı "Ben gelemeyeceğim" dedi. Sonrası tufan! Pişman oldu yoldan geri döndü ama nafile! Carrie ne mesajlarını dinledi, ne aşk mektuplarını okudu Mr. Big'in. Sonuç: Gün oldu devran döndü, Carrie mesajları okudu ve Big'in onu sevdiği kafasına dank etti ve belediye binasında baş başa kıyılan bir nikahla mutlu sona ulaşıldı! Şimdi bunun adı gurursuzluk değildir Gülseler'in Gülse'si! Bunun adı durumu anlayıvermektir. Kendini sevdiğin adamın yerine koyabilmektir. Çünkü burada Big göz ardı edilmiştir. Evlilik iki kişiliktir! Mutluluk iki kişiliktir! Karşındakini dinlemek gerekir. İletişimi kopartmamak gerekir. Ve nihayet duruma uyanmış yazarınız der ki: Her ilişki kendi kurallarını koymalıdır. Asıl olan aşktır, birbirini anlamaya çalışmaktır, şaşalı düğünler değil!
Yayın tarihi: 16 Haziran 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/16/gny/haber,674F80A0EB254847B9550D9EAE707649.html
Tüm hakları saklıdır.