kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Haziran 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

İşte o kadar!

Uzatma dakikasında... Kalenin önünde gol yiyebileceğin bir pozisyon...
Volkan'ın eli, Hamit'in uzun pası, Semih' in duvar oluşu, ondan Tuncay'a ve onun maçtaki tek olumlu hareketi ile sol açıktaki Arda'yı görüşü ve onun içeri kıvrılarak vuruşu, Müller' den seken topun gol oluşu. Hepsi bir dakika bile değil.
Futbol basit ve hızlı oynandığında, işte bu kadar!
Geçen gün Hollanda'nın iki golünde, van Bronckhorst'un kalesi önünden karşı kaleye koşturuşunu çok önemsemiş, bizimkilerin tahtaya çakılmış çivilerle oynanan para maçındaki gibi topun gelmesini, çarpmasını bekleyişlerine hayıflanmıştım.
"Bizim gol" de o kadar hızlıydı ve hızlı olduğu için gol oldu.
Aradaki fark hâlâ şu:
Yukarıdaki oyuncular, Semih' in az geri gelişi ve Arda' nın topu beklediği yerde alıp içeri kıvrılışı dışında, yine hep çakılı ve hareketsizdi.
Top iyi gitti, o saniye zincir iyi kuruldu, şut iyi denk geldi.
Öyle bir kontratakta çok sayıda oyuncunuzu sahanızdan karşı kaleye 90'da bile koşturabildiğiniz gün, harika takımınız olur.
Bir de, belli ki maç öncesi karikatürlerle İsviçreliler çok hakaret etmiş.
Ayıp tabii. Ama bizde de bu var.
Lakin esas şaşırmamız gereken şu:
Kendi evinde, 90'da yediği golle elenen takımın oyuncuları nasıl o kadar sakin olabildi, neden soyunma odasına giden rakiplere tekme atmadı, kulübeden fırlayanlar neden gırtlağa yapışmadı?
Tamam, galip oyuncular da sakin ve efendiydi, tahrik etmedi ama binlerce seyirci neden şişe yağdırmadı, neden bir tanesi bile, o kadar kolayken sahaya atlamadı!
Bir de, İsviçre vatandaşı olsalar dahi, neden Eren, Hakan ve Gökhan'ın ilk isimleri aynı kalmış da, oranın Mehmet'i, Peter filan yapılmamış!