UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
İdeal ülke!
İçimizden ciddi bir kısım her gün ciddi ciddi şunu istiyor gibi:
Memleketin bazı insanları, bazı erkekleri, bazı kadınları, bazı kızları, bazı çocukları hiç olmamış olsa...
Bazı bebekler hiç doğmamış olsa.
"Sinirine dokunan"ı istemiyor ve onun bir hayat hakkı olsun... onu da istemiyor.
Üstelik, içimizde çok okumuş da adam olmuşların bir kısmı "çağdaşlık, medeniyet, cumhuriyet" adına böyle arzuluyor.
"Baldırı çıplaksız" bir "Repüblik"... "Eşitlik, özgürlük, kardeşlik" olmadan bir cumhuriyet istiyor.
Üstelik bunu milletin ordusunun kumandasında, milletin yargısının makamında, milletin üniversite kürsüsünde, kitle gazetesi köşesinde istiyor.
"Dini tahakküm, dini ayrımcılık, dini baskı, dini dışlama"dan korkulduğu için...
"Tahakküm, ayrımcılık, baskı, dışlama" makul, mubah, müstahak görülüyor.
Ama sadece bu değildi, biliyoruz.
Gençlerden de korkulmuştu, "başka türlü bir sol" dan, "hakikaten devrim"den de korkulmuştu ve o korkuyla, "dini ne varsa, kıblesiyle de kitlesiyle de "Kanlı pazarlar" da işbirliği yapılmıştı.
Çorum'da, Maraş'ta katliamlarda da.
Memlekette, haklı olarak "Menemen" unutulmaz...
Ama "zaten ihtilal yapmış ordu içindeki inatçı ihtilalciler"i, Aydemir'i, Gürcan'ı idam sehpasında sallandıranlar "gerici yobazlar" değildi.
Gezmiş, Aslan, İnan'ın idam kararlarını veren, bir tekmede ilmiği sıkıp boyunlarını kıranlar da.
Çocuk yaştaki Erdal Eren'in yaşını büyütüp asanlar da.
"Solcu subaylar, astsubaylar, askeri öğrenciler"i işkencelerle kazıyanlar da.
Bunlara alkış tutanlar da sadece "dini hassasiyetli insanlar" değildi.
Tabii ki biz de yaşadık.
Yurt genelinde de mevzii halde de, "dini gerekçelerle, insanların hayatına, kılığına, tarzına, diline, mezhebine, inançsızlığına, ibadetine, ibadetsizliğine karışan, bulaşan, dalaşan çok oldu.
Ne adına reddetmiştik?
Ne adına lanetlemiştik bunu?
Baskı, tahakküm, şiddet, ayrımcılık, linç diye.
Diyalektik bu olmalı: Bir şeyin karşıtına dönüşmesi... Üstelik, karşıtının çoğunluğu iyi, kötü dönüşmeye çabalarken, kendisinin onun en zorba, en baskıcı haline doğru koşması da bu olmalı.
İdeal ülke formülü şu:
Hem birlik ile beraberlik olacak. Bütünlük olacak. Bölünme olmayacak. Hepimiz aynı gemide olacağız. Etle tırnak olacağız. Tasada ve kıvançta bir olacağız. Ne mutlu Türk'üm diyene, olacağız. Köylü milletin efendisi mefendisi denecek. Hakimiyet kayıtsız şartsız... da denecek. Gençliiik diye nutuk atılacak.
Herkes gazetelerimizi alacak. Herkes TV'lerimizi izleyecek... Herkes mallarımızı alacak. Herkes ne iş verirsek kabul edecek. Kürtler amelelik yapacak. Başörtülüler üniversiteye gitmeyecek ama temizliğe gidecek, çocuk doğuracak, çocuklar köylü, ucuz işçi, çok işsiz olacak. Asker olacak. Şehit olacak. Tabut olacak. Bayrağa sarılacak. Gençler uslu duracak. İtiraz etmeyecek. Kıro aramıza karışmayacak. Köylü bol üretecek. Alın teri akıtacak. Ama ter kokanlar asansöre binmeyecek. Milyonlarca insan yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz yerlere girmeyecek. Kendi mahallerinden, mahallelerinden çıkmayacak. Cemaatlere kızacağız ama sadece cemaat gibi yaşamaya zorlayacağız.
Tabii ki problem şu:
"Laik devletin Diyanet'i" bile şuna buna karışmayı marifet sayıyor.
Doğru,
"dini referans"la, kimileri ona buna karışmayı şart sayabiliyor.
Ama bir sorunla yüzleşmenin yolu kendini daha büyük sorun, daha somut baskıcı, daha gerçek dayatmacı olarak arz etmek midir?
Muhtemelen, kimileri için öyledir.
Kendisine karışılabilir gerekçesiyle, başkasının hayatına göbekten müdahaledir.
Ama bizim elaleme diyecek sözümüz kalmadı artık:
"Türkler dışarı" diye bağıran, ev yakan Neo-Nazi'ye...
"Türkler şöyle, böyle... Bize yabancı" diyen
Sarkozy'ye...
Irkçıya, aşağılayana, dışlayana, ikinci hatta üçüncü sınıf görene...
Zenciyi hor gören beyaza, Filistinliyi hor gören kimi İsrailliye, Sincanlıyı kıran Çinliye, Çeçen'i çizen Rus'a...
Zorla baş örten mollaya, zorla baş açan Tunus diktasına diyecek şeyimiz kalmadı.
Çünkü biz... Din adına da, milliyet adına da, ırk ve etnisite adına da, cumhuriyet ile laiklik adına da bin tür ayrımcılık, aşağılama, dışlama, bin tür infaz, katliam, linç içinde öle öle, süzüle süzüle, inceldik inceldik de, koptu kopacak hale geldik!
Yayın tarihi: 8 Haziran 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/08//haber,ADBEF1ED8C2E4F5189CC6EAF2C804485.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.