kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Haziran 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Hem zincirli hem zilli!

Hepiniz zanlısınız.
Hepimiz zanlıyız.
Yapmamız gereken, daima masumiyetimizi ispat etmek.
Asla
aykırı olmamak, aykırı laf etmemek, hep araziye uymak, itaat etmek.
Türkiye'nin en kadim doktrini...
Vatandaşlarının büyük büyük çoğunluğunu "şüpheli" sayabilmektir.
Çoğunluktan da azınlıktan da ürken, korkan...
Çoğunluğu da azınlığı da "tehlikeli" bulan bir rejim türü.
Doktrin, en sıkı toplumsal ve ideolojik desteği, aslında kendileri de kimi nedenle, kimi kimliklerinden ötürü "şüpheli" sayılan yüzbinlerce, milyonlarca insanın, bunun üstüne hiç mi hiç düşünmeden, başkalarını "kafadan şüpheli, tehlikeli, hain" saymasında bulur.
Böylece, vatandaşlar birbirlerini, bir ötekini, karşıdakini, komşusunu, mezhebi, inancı, kökeni, ideolojisi, hayali, hayat tarzı kendinden farklı olanı "şüpheli, tehlikeli, hain" saya saya, aslında herkesin, bu arada kendisinin de derece derece "hep zanlı" olduğu bir rejimi güçlendirir.
Bir misal:
Ülkenin çoğunluk oylarına sahip bir parti ile seçmeni mesela, kendilerini "zanlı, tehlikeli" bulan başka gruplarla birlikte, el ele, kol kola, daha da başkalarını "zanlı, tehlikeli" bulmakta birleşir.
"Hain" sayılanlar "başka hainler" in peşine düşer.
O yüzden bu ülkede...
Genelkurmay'da, neredeyse "herkesin zanlı, tehlikeli olduğu" varsayımına dayalı, zaman zaman öncelikleri değişen ama ana fikri hiç değişmeyen "iç tehdit, düşman" konseptleri birbirini kovalar.
O yüzden...
İktidarın sorumlu olduğu dinleme rezaleti, artık rezalet dahi sayılamayacak boyuttadır...
Telefon eden, mesaj gönderen, internet kullanan, yüksek sesle konuşan, itiraz eden herkes "terörle mücadele" şemsiyesi altında izlenir oldu.
O yüzden...
Neredeyse her silahlı birimin, her istihbarat kurumunun, her fiş, dosya, arşiv, belge merciinin, hatta şantaj, tehdit, devlet içi mücadele odağının, herkese ve birbirlerine karşı "dinleme seferberliği" oluştu.

Bu devlet, en büyük gücünü "ihanet, bölünme, savaş korkusu" ndan alırken, aslında tam da bu yüzden bitap düştü.
Çünkü bu, hakiki tehlikeler ile tehlike olmayan hakiki eleştiri, hak ve özgürlük ihtiyacı, ekonomik, toplumsal, kültürel, siyasi talepleri birbirine karıştırır...
Karıştırarak, tüm gücünü, bireyin, vatandaşın esasen güçsüz olması üstüne bina eder.
Bu açıdan, askeri darbeler ile sözde mağduru olmuş merkez sağ siyasetler, bazen darbe yanlısı bazen mağduru olmuş merkez sol siyasetler, yıllarca baskı payandası (ve kitlesi) olmuşken şu aralar demokratlık da yapan muhafazakâr ve milliyetçi siyasetler, hatta TÜSİAD liberalliği arasında çok ciddi "nitelik farklılığı" bulunmaz.
Dikkat buyurursanız...
Dil özünde aynılaşır.
Başkalarının kolayca şüpheli, tehlikeli, hain sayılabilmesinde...
Varsa devlet imkân ve gücünün kullanılmasında, şekil ve şiddet değişse de, öz aynı kalır.
En büyük resm ve gayri resm arzularımız, birilerinin susturulması, dersini alması, en azından zihnen, hatta maalesef fiziken imhası üstünedir!
Nice kanunun arkasındaki felsefe budur.
Nice iktidar ve gücün kaynağı budur.
Ne yazık ki, nice muhalifin çıktığı kapı da odur.
Nice "demokrat"ın da nice "cumhuriyetçi"nin de içindeki faşizan kurt odur.
Baskıdan ve haksızlıktan yakınan nicelerinin öteki suratındaki baskıcı ve hak tanımayan suret odur.
Türkiye "taksitli ve sürekli savaş haleti ruhiyesi"nde, büyük bir av sahası, potansiyel bir linç cehennemi olarak tutuluyor adeta.
Herkesin gündelik hakiki ekonomik, sosyal, kültürel dertlerini de unutturacak bir "düşman"ı olmalı.
Ve siz kendinizce tetikte "düşman ile hain" izlerken, kolayca izlenebilir, denetlenebilir, boyun eğdirilebilir kalmalısınız. Bir yanınız pohpohlanırken, kanadı kırık, kalbi kırık, dili kırık, bir ayağı zincirli olmalısınız!
Lakin tarih, toplumsal vicdan ile akıl, silkinip silkelenip de bunlardan çıkmak içindir!1