Mahmut Yıldız, bir gün tarlasını sürerken kireç taşından yapılmış iki heykelcik buldu. Radyolarda, televizyonlarda bu tip heykelleri bulanların müzeye götürdüğünü ve karşılığında bir miktar para aldığını biliyordu. Heykelleri güzelce sarıp sarmaladığı çuval parçasının içerisine koydu. Yolu Şanlıurfa'ya düştüğünde, doğruca müzeye gitti. Müze müdürünün kapısını çaldı. Masasının üzerine heykelcikleri bıraktı. Müze müdürü bu duyarlı köylüye ne söyleyeceğini bilemedi. Tutanak tutturarak heykelleri teslim aldı. Bulduğu heykeller için kendisine bir miktar para verileceğini belirterek uğurladı. Mahmut Yıldız köyüne ve tarlasına dönerek çalışmaya başladı. Aradan bir yıl geçti. Bir gün tarlasında yabancı birilerinin dolaştığını gördü. Bu kişilerin GAP bölgesinde tarihi araştırmalar yapan, GAP'ın altında kalacak olan tarihi eserleri kurtarmak için çalışma yapan ekip olduğunu öğrendi. Heykelleri nerede bulduğu hakkında uzun uzun bilgiler aldılar. Alman arkeolog gerekli izinleri alarak derhal kazıya başladı. Kazı için köylülerden bir ekip kurdu. Bu çalışma temposu iki yıl sürdü ve mutlu sona ulaştı. Burası dünyanın en eski tapınağıydı. Tüm uluslararası ajanslar ve yayın organları tepeye akın etmeye başladı. Tepe artık 'tarihi değiştiren tepe' adını almıştı Tarla sahibi Mahmut Yıldız, tarlanın bekçisi oldu. Maaşı da Almanya'dan geliyor. Tarladan da üzerinde her yıl ürün alınacak şekilde hesaplanan bir bedel karşılığında kira alıyor. Köylüler ise onu çok seviyor. Çünkü işsizliğin kol gezdiği yörede 60 kişi bu sayede kazı işinde çalışıyor.
Yayın tarihi: 8 Haziran 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/08/pz/haber,869686650F71436D805C093B3DC9E806.html
Tüm hakları saklıdır.