28 Mayıs 2008'de, medya kavgalarına duayen sıfatıyla Aydın Doğan'ın el koyması çağrısını yapmıştım. Doğan, bu çağrıma cevap verdi. Mektubundan önemli satırları sütunuma alıyorum:
"...Beni mesleğimizde ombudsmanlık gibi, büyük manevi sorumluluk taşıyan göreve davet etmiş olmanızı memnuniyetle karşıladım. Böyle bir misyonu üstlenmeyi çok arzu ederdim. Ancak pek çok nedenden dolayı bu öneriyi kabul edebilmem zor gözüküyor. Bununla birlikte, basınımız açısından, bu konuda bir ihtiyacın bulunduğunu kabul ediyorum... Öncelikle belirtmeliyim ki, sözünü ettiğiniz çatışmaların bitaraf izleyicisi değil, tam aksine mağduru durumundayım. Son yıllarda, gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında saldırıya maruz kalmadığım gün yok gibi. Demek istediğim şu: Eğer ortada haksızlıkların giderilmesine matuf bir dava olacaksa, benim yerim hâkim kürsüsü değil, olsa olsa davacı koltuğudur... Gazetecilerin, tartışmaları, adil ve etik ölçülerin hâkim olduğu bir zeminde yürütmesi şarttır.
...Ben Ahmet Çalık'ın Sabah Grubu'nu almasına karşı değilim. Hatta bu grubu macera sevmeyen bir işadamının almasından dolayı mutlu oldum. Ama bu çapta bir satın alma işleminin gazeteler tarafından sorgulanmasını da doğal karşılamak gerekir. Wall Street Journal'in satışı sırasında dünya basınında çıkan haberlere ve yazılara bakıldığında, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Yeri gelmişken, Türk basınında son dönemde ortaya çıkmış olan
'tetikçilik' eğiliminden de söz etmek istiyorum. Bu eğilimden ben de muzdaripim. Ne yazık ki, son dönemde bazı gazeteciler, ayrıldıkları müesseselere ve o müesseselerin sahiplerine karşı
'tetikçilik' olarak nitelenen kötü bir alışkanlığı benimsediler. Bu kötü alışkanlık beni üzüyor. Sadece bana verdiği ızdıraptan dolayı değil, hepimizin ekmeğimizi kazandığımız şerefli mesleğimize verdiği zarardan dolayı üzülüyorum.
Yaptığınız çağrının özünde yatan fikre gönülden katılıyorum. Bu konuda üzerime düşen ne görev varsa, yapmaya hazır olduğumu da bilmenizi isterim. Bahsettiğiniz şeyler, mesleğimizin büyük ayıplarıdır. Ama bunu bizzat siz gazeteciler ve meslek kuruluşlarının ele alıp çözmesi, çak daha isabetli bir yöntem olabilir diye düşünüyorum.
...Konu gazete ve televizyon sahiplerine gelince, kuşkusuz benim de yapacağım, yapmam gereken çok şey var. Bu meseleleri kendi aramızda oturup tartışmalıyız. Geçmişte,
Erol Simavi, rahmetli eşiniz
Kemal Ilıcak,
Emine Uşaklıgil ve
Dinç Bilgin ile bir araya gelir, mesleğimizin temel meselelerini aramızda tartışırdık. Ne yazık ki, son yıllarda, bunları konuşabilecek muhatap bulamamaktan şikâyetçiyim. Gazete Yayıncıları Birliği'ni bu amaçla yaşatmaya çok uğraşıyorum. Ama aynı arzuyu ne yazık ki diğer medya patronlarında göremiyorum. O sorunu aşabildiğimiz, karşımızda sizin savunduğunuz bu fikre yatkın muhataplar bulabildiğimiz takdirde, emin olunuz ben de bu meseleleri açık açık konuşmaya hazır olacağım."
Yayın tarihi: 4 Haziran 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/04//ilicak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.