"Enflasyon hızlandı büyüme yavaşladı"
Finansal İstikrar Raporu'nda ABD eşik altı ipotekli konut finansmanı piyasasında 2007 yılında yaşanan sorunların finansal piyasalar üzerindeki olumsuz etkilerinin 2008 yılında da devam ettiği belirtildi. Bu dönemde finansal istikrarın gelişmiş ülke merkez bankalarının önceliği olmayı koruduğu belirtilirken, öte yandan, gıda, enerji ve emtia fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişe bağlı olarak gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun artış gösterdiği, aynı zamanda büyüme oranlarının tüm dünyada yavaşladığı tespiti yer aldı.
Gelişmekte olan ülkelerin küresel büyümeye olumlu katkısı ve bu ülkelere yönelik sermaye akışın devam etmekle birlikte, gelişmiş ülkelerdeki durgunluğun uzun sürmesi durumunda küresel ekonominin olumsuz etkilenebileceği vurgulandı.
CARİ AÇIK BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR
Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasındaki büyümenin, özellikle yılın son çeyreğinde küresel belirsizliklerdeki artışa bağlı olarak 2007 yılını yüzde 5'lik beklentinin altında, yüzde 4,5 düzeyinde tamamladığı, diğer yandan, özellikle enerji fiyatlarındaki yüksek artışların etkisiyle cari işlemler açığının büyümeye devam ettiği belirtildi. Cari açığın 2007 yılında da büyük ölçüde uzun vadeli sermaye girişleriyle finanse edildiği ancak, uluslar arası piyasalardaki dalgalanmanın etkisi henüz belirsiz olduğundan, bu alandaki risklerin önemini koruduğu ifade edildi.
2007 yılında faiz dışı harcamaların vergi gelirlerinden daha fazla artmasına bağlı olarak konsolide kamu sektörü faiz dışı fazlasının, hedefin altında kaldığı, buna karşılık, özelleştirme gelirlerinde görülen olumlu performansla faiz giderlerinin öngörülenin altında gerçekleşmesi sonucunda merkezi yönetim bütçe hedefinin tutturulduğu hatırlatıldı. Kamu borç stokunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranının azalmaya devam ettiği kaydedildi. Ayrıca, Hazine'nin uygulamakta olduğu borçlanma stratejisi sayesinde faiz oranları ile döviz kurlarındaki dalgalanmalara duyarlı borç stoku payının düşüşünü sürdürdüğü belirtildi.
HANE HALKININ BORÇ YÜKÜ ARTTI
Raporda, hane halkının, finansal hizmetlere erişimindeki artışa işaret eden finansal yükümlülüklerinin GSYH'ye oranının arttığı, ancak bu oranın halen AB ülkeleri ortalamalarının çok altında olduğuna dikkat çekildi. Hane halkı finansal yükümlülüklerinin büyük kısmının sabit faizli olduğundan faiz riski taşımadığı belirtildi. Bununla birlikte, toplam tüketici kredileri içindeki payı sınırlı da olsa dövize endeksli tüketici kredilerinin artış göstermesinin hane halkının kur riskini artırdığı belirtilerek, "Döviz geliri elde etmeyenlerin döviz cinsinden borçlanmaması gerektiği" uyarısı yinelendi.
Hane halkı yükümlülükleri içinde payı azalmakla birlikte faize tabi kredi kartı bakiyelerinin arttığı, hane halkının, kredi ihtiyacını diğer tüketici kredilerine göre faizi daha yüksek olan kredi kartlarıyla karşılamasının borç geri ödeme kapasitesini olumsuz etkileyeceği belirtildi. Raporda, "Bu nedenle, kredi kartlarının bir ödeme aracı olarak kullanılması ve kredi ihtiyaçları için tüketici kredilerinin tercih edilmesi hane halkının menfaatine olacaktır" denildi.
REEL SEKTÖRÜN POZİSYON AÇIĞI BÜYÜDÜ
Firmaların 2007 yılında kaldıraç oranının düştüğü, karlılık oranlarındaki artış eğiliminin sürdüğü belirtildi. Brüt satışlardaki sınırlı artışa rağmen karlılığın artışında finansman giderlerinin düşmesinin etkili olduğu, özellikle imalat sanayii sektöründe finansman giderlerinin aktiflere oranının azalması ve faiz karşılama oranının artmasının, bankacılık sektörü açısından firmaların borç geri ödeme kapasitesinin yüksek olduğuna işaret ettiği kaydedildi.
Yurt dışından kredi kullanımındaki artışa bağlı olarak reel sektörün pozisyon açıklarının büyümeye devam ettiği, döviz geliri olmayan firmaların döviz cinsinden borçlanmaması veya türev ürünleri kullanarak risklerini yönetmelerinin önem taşıdığı vurgulandı. Pozisyon açığı yüksek olan ancak döviz geliri olmayan firmalara kredi kullandırırken bankaların ihtiyatlı davranmasının riskleri azaltacağı belirtildi.
BANKACILIK BÜYÜMEYİ SÜRDÜRÜYOR
2007 yılında bankacılık sektörünün büyümesini sürdürdüğü, sektördeki yabancı payının da arttığı belirtilen Raporda, Bankaların aracılık fonksiyonlarının gelişimini ve sektörün derinliğini gösteren mevduat ve kredilerin GSYH'ye oranı ile kredilerin mevduata oranının artmaya devam ettiği kaydedildi.
Kredilerin bankacılık sektörü aktifleri içindeki payının artışını sürdürdüğü, ancak, önümüzdeki dönemde kredi hacminin gelişiminin uluslar arası piyasalardaki gelişmelere ve dolayısıyla bankaların likidite tercihlerine bağlı olacağı vurgulandı. Raporda, "Diğer yandan, temel olarak kredilerdeki artışın daha fazla olmasından kaynaklansa da tahsili gecikmiş alacak (TGA) dönüşüm oranındaki düşüş eğilimi devam etmekle birlikte, tüketici kredilerinin TGA dönüşüm oranında artış görülmektedir" denildi.
AÇIK POZİSYON TAŞIMA EĞİLİMİ
Bankacılık sektörünün açık pozisyon taşımama eğiliminin devam ettiği, Türk parası cinsinden kredilerin bir kısmının yabancı para kaynaklarla fonlanması nedeniyle oluşan bilanço içi açık pozisyonun, bilanço dışında türev ürünlerle dengelendiği belirtildi.
Küresel dalgalanmanın devam etmesi nedeniyle likidite riskinin önemini koruduğu, Türk bankacılık sektörünün toptan fonlama kaynaklarına bağımlılığının görece düşük ve likidite yeterlilik oranlarının yasal oranların oldukça üzerinde olmakla birlikte, küresel piyasalara daha fazla entegre olan sektörün likidite yönetiminde daha ihtiyatlı davranması gerektiği uyarısı yapıldı.
Yaşanan küresel dalgalanma nedeniyle dünyanın önde gelen bankalarının yüksek zararlar açıklamasına karşın 2007 yılında Türk bankacılık sektörünün karlılık performansının olumlu gelişme gösterdiği ve sektörün gerek aktif, gerekse özkaynak karlılığının arttığı belirtildi. Bu yılın ilk çeyreğinde ise karlılık performansında bir miktar düşüş gözlendiği, sektörün sermaye yeterliliği rasyosunun, artan kredi hacmi ve Basel II'ye yakınsama süreci çerçevesinde yapılan düzenlemelere bağlı olarak azalan bir eğilim izlediği anlatıldı. Ancak bununla birlikte, söz konusu oranın 2007 yılında yasal sınır olan yüzde 8'in ve hedef rasyo olan yüzde 12'nin belirgin biçimde üzerinde gerçekleştiği hatırlatıldı.
Senaryo analizleri sonuçlarına göre sektörün mevcut sermaye yapısının çeşitli şok varsayımları altında oluşabilecek kayıpları karşılayacak düzeyde olduğuda belirtildi.
Bankacılık sektörünün sağlamlığının bir göstergesi olarak izlenen Finansal Sağlamlık Endeksi'nin, karlılık, sermaye yeterliliği ve faiz riski endekslerindeki gerilemeye bağlı olarak Mart 2008 itibariyle sınırlı bir düşüş göstermekle birlikte olumlu düzeyini koruduğu kaydedildi.
TÜM EKONOMİK BİRİMLERE "İHTİYAT" ÇAĞRISI
Küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmanın sürmesi, gıda, enerji ve emtia fiyatlarındaki hızlı yükselişin enflasyonist riskleri artırması ve gelişmiş ekonomilerin karşı karşıya olduğu durgunluk tehdidinin, Türkiye için "Önümüzdeki dönemde finansal istikrar açısından tüm ekonomik birimlerin kararlarında ihtiyatı elden bırakmaması gereğine işaret ettiği" uyarısı yapıldı.
Raporda, mali ve parasal disiplinin korunmasının da önemine işaret edilerek, şöyle denildi:
"Küresel dalgalanmanın Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri hali hazırda sınırlı kalmakla birlikte, dış finansmana bağımlı olan ülkemizin uluslararası risk iştahındaki olumsuz gelişmelerden etkilenmesi söz konusu olabileceğinden, dış kaynak temininin istikrarlı bir biçimde sürdürülebilmesi, risk primi artışlarının önlenmesi ve kırılganlıkların azaltılması için mali ve parasal disiplinin korunmasının kritik önemde olduğu düşünülmektedir. Tüm ekonomik birimlerin risk farkındalıklarını artırmaları ve gerekli önlemleri almaları risklerin sınırlandırılması ve mali piyasaların sağlıklı bir şekilde işlemesi açısından büyük önem arz etmektedir."
(ANKA)
Yayın tarihi: 30 Mayıs 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/30//haber,5D7F09E97F08414BAAE8AE1610C21B86.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.