Bugün 19 Mayıs. Gelecek yıl
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışının 90. yılını kutlayacağız. İnsan hafızasının tanıklığı 90 yıla dayanmıyor. Mesela 1957 doğumlu olan ben o canlı tanıklıkları dinlemiş son nesli temsil ediyorum.
19 Mayıs'la birlikte başlayan Kurtuluş Savaşı'nı yeterince bilmediğimiz açık ve kesin. O nedenle,
neydi, Samsun'a çıkış, kimdi Samsun'a çıkan adam, neydi yapmak istediği gibi sorular hala çok geçerli. Bence Samsun'a çıkışın bir
pratik ve hesaplanmış bir de
hesaplanmamış meçhul yönü vardı.
Genç paşalar ve önderlik Pratik yanını her anlamda Osmanlı'nın son döneminde yetişmiş, genç ama kurmaylık yetenekleri çok yüksek paşaları oluşturuyordu. Hepsi 30'lu yaşlarının sonuyla 40'lı yaşlarının başlarında olan, cephelerde çatışmış ve bir İmparatorluğun çöküşünü yaşamış olan bu paşalar
1918 mütarekesi sonrasında Anadolu'da bir savaş yapılması gerektiği konusunda anlaşmışlardı. Birbirlerini yakından tanıyorlardı ve ortak ideolojik anlayışlarını
militer önderlik ve
ulusçuluk-Türkçülük meydana getiriyordu.
Mustafa Kemal'in önderliğini tartışmasız bir biçimde kabul etmişlerdi.
Hüseyin Cahit'in
Talat Paşa' yı son defa gördüğünde tanık olduğu olay bunu açıkça kanıtlar. Talat, Enver'e ve ötekilere Mustafa Kemal'in Harbiye Nazırı olmasında ısrar etmektedir ve gerekçesi çok açıktır: orduyu ondan başka kimse toplayamaz. Kaldı ki, Mustafa Kemal 1914'ten sonra sürekli olarak Cemal Paşa kliğinin içindedir. Bu bakımdan
Kazım Karabekir'in, Rauf Orbay'ın, Ali Fuat'ın ve diğerlerinin onun önderliğine bir itirazları yoktur.
İkincisi, Anadolu'ya geçiş ve sonrası da inceden inceye planlanmıştır. Özellikle ordu ve esliha bakımından bu bir gerçektir. Bir savaşın olacağı kesinleşmiş, hazırlık ona göre tamamlanmıştır. Sorun savaşın nasıl yapılacağıdır, yönteminin ne olacağıdır. İşte Kurtuluş Savaşı'nın yeterince bilinmeyen yanını bence bu nokta meydana getiriyor. Çünkü, Kurtuluş Savaşı süreci üç büyük olayı doğuran bir gebelik dönemidir.
Anadolu koalisyonunu kurmak Bunların ilki Kurtuluş Savaşı'nın başlattığı büyük
yönetenleryönetilenler koalisyonudur. Mustafa Kemal'in dehası
Anadolu eşrafını kendi etrafında toplayabilmesidir. Bu ne askeri düzeyde ne de sivil düzeyde kolay olmuştur. Kemal Tahir'in
Yorgun Savaşçı'sı askeri düzeydeki sıkıntıyı anlatırken
Tarık Buğra'nın
Küçük Ağa'sı ideolojik ve sınıfsal düzeydeki sorunu mükemmel biçimde dile getirir.
İdeolojik İslam'dan sonrasına Bu, hemen belirteyim ki, özünde
İslam'ı kendisine temel edinmiş bir koalisyondur. Öyle olduğu için de küçük köylülükten kasaba eşrafına, din adamlarından taşra elitine kadar büyük bir kesimi kapsar. Daha sonra Mustafa Kemal'le diğer savaş dönemi önderleri arasında meydana gelen çatışma bu koalisyona hakim olmak isteyen gruplar arasındaki sınıfsal itkilerden kaynaklanır.
Anti emperyalizmin direnişi İkinci önemli nokta Kurtuluş Savaşı'nın
anti-emperyalist bir zeminde cereyan etmesidir. Bu, dünyadaki 2. büyük emperyal saldırıya karşı verilmiş gerçekten büyük bir mücadeledir ve oradan başlayarak daha sonraki dönemin sosyoekonomik ve sosyopolitik dokusunu hazırlayacaktır.
İslam'dan cumhuriyete Üçüncü büyük mesele, İslam temelinde başlamış bir sürecin içinden
laik-cumhuriyetçi bir yapının çıkarılmasıdır. İşte, Kurtuluş Savaşı'nın asıl beklenmeyen ve besbelli ki, çeşitli biçimlendirici etkiler altında Mustafa Kemal'in tek başına yoğurduğu hamuru budur. Bu, söz konusu koalisyonu kısmen parçalamıştır. Ne var ki, bu parçalanmanın mutlak olmadığı aşikardır. Bütünlük büyük ölçüde Mustafa Kemal'in kişisel prestiji ve karizmasıyla kısmen de rejimin otoriter karakteriyle sağlanmıştır. Buna bir de sınıfsal hareketleri eklemek gerekir.
Kısacası, 19. Mayıs büyük bir sınıfsal ve siyasal koalisyonun kurulması girişimidir. İmparatorluktan topluma geçiş başka türlü olamazdı. O koalisyonun unsurları arasında şu ya da bu yönde devam eden ilişki ise Cumhuriyet'in tarihidir.
Yayın tarihi: 19 Mayıs 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/19//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.