Soyunmaya hazır mısınız?

Ben soyunursam, olayın boyutu da değişir tabii. Bir tosunun çıplak halinin yaratacağı skandal, eğer mekân doğru seçilirse, sıska bir hanımın silikonlu göğüslerini sergilediği olaydan çok daha büyük olacaktır. Evet, sayın okurlar, Kral TV gecesinde bir anda kameralar karşısında soyunan şu DJ hanıma gönderme yapıyorum. Memlekette şan, şöhret ve tabii ki para sahibi olmak için acayip bir yerde soyunmanın yeterli olduğu fikri, pek de yabana atılır türden bir fikir değildir. İşte o DJ hanım da, nazarımda çok fena projeleri tetiklemiştir. Şahsen, İstanbul Boğazı'na bir Britanya zırhlısıyla demirleyen Kraliçe Elizabeth'i adım adım takip ettiğimi belirteyim. Sebep mi? Güvenlik duvarını aşabilseydim, kendisinin önünde anadan üryan soyunacak ve sadece Türk medyasının değil, dünya medyasının da ilgisini çekecek, muhtemelen pek çok gazetenin manşetine ve ana haber bültenlerinin ilk sırasına yerleşecektim. Ondan sonra uydurma anılar yazıp bir servet sahibi olmak işten bile değildi!.. Evet efendim, vaziyet aynen böyle. Bizim büyük gazetelerin internet sitelerine giriyorsunuz, "Britney Spears'ın donu gözüktü! Paris Hilton'un dekoltesinden parça taştı!" türünden haberlerle rastlaşıyor ve bir tuhaf oluyorsunuz. Fotoğraflar eşliğinde sunulan bir acayiplikler denizi... "Bize ne Britney'nin donundan, Paris'in taşkınlarından?" diye soramazsınız, 'kamu haberciliği' denen şey bu olmuş. E sonra ne oluyor, olay bize aynen şöyle yansıyor: "Helin Avşar Mykonos'ta üstsüz masaj yaptırdı!" Helin Hanım da oldu mu size bir acayip 'star'? Oldu! Zaten bu Hülya Avşar'ın etrafından buram buram yayılan haber deryasına rahatsızlıkla bakan bir kişiyim, sanki felek bunun farkındaymış gibi üzerime üzerime geliyor. Misal, Kaya Çilingiroğlu... Katlanamıyorum... Son olarak bir 'demeç' vermiş, geceleri hiç dışarı çıkmıyormuş. -Bir de haberlere çıkmama başarısını gösterse!- 'Mutlu aile hayatı'ndan bahsederken, "Bir kez daha baba olmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna, "Üçüncü çocuk için başka bir kadın daha bulmam lazım," yanıtını vermiş. Espriliyiz ya!.. Tabii işin daha acayibi, o bu lafları ederken ikinci çocuğunun annesi Feraye Tanyolaç da yanındaymış, şaşkınlığını, "Aaaaa!" diyerek göstermiş... "Meeee!" diyerek de gösterilebilir şaşkınlık, alfabede harf çok... Ya, sayın okurlar, bu tür haberleri her okuyuşumda, ay-feza problemleri çözmek geliyor içimden... Ve... Bu konuda hiç de yalnız değilim! Herkes aylık-fezalık hale gelmiş. Misal, oyuncu Hande Kazanova meğerse beş yıl astroloji eğitimi almış. Bu eğitim nerede verilir, niye verilir, nasıl olur anlamadım ben. Bir de öyle bir iş ki, arkadaş şöyle demeçler veriyor: "1999'da amatörce astrolojiyle ilgilenirken ağustos ayında Türkiye'nin çok önemli bir olayla sarsılacağını söylemiştim. Bir enerji açığa çıkacağını söylerken aklıma deprem gelmemişti. Elbette deprem korkunçtu ama benim bunu bildiğimi fark etmem hoşuma gitmedi değil. Geleceği bilmek ürkütücü bir şey gerçekten..." Yani, ne diyeyim? Kendimi böyle durumlarda Abbas Güçlü kadar güçsüz hissediyorum. Neymiş? O yıl Türkiye'nin önemli bir olayla sarsılacağını söylemiş. Arkadaşım, Türkiye'nin önemli olaylarla sarsılmadığı yıl, hatta ay, hatta hafta, hatta gün mü var?! Bunu rahmetli dedem de söyler. 1999'da Türkiye'nin önemli bir olayla sarsılacağını söylemiş olmanın geleceği bilmek anlamına geldiğini sanıyor, üstelik deprem olduktan sonra da bunu bildiğini zannetmiş olması hoşuna gidiyor!.. Hande Kazanova, soyadının hastasıyım ama lütfen zihinsel sınırlarımı zorlama, demek istiyorum... Aha, buraya yazıyorum, önümüzdeki hafta Türkiye çok önemli olaylarla sarsılacak. İnşallah deprem olmaz da başka bir şey olur...