kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Mayıs 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MAHMUT ÖVÜR

DP'de Soylu-Çiller savaşı (mı?)

Birleşme projesi yarım kalınca 22 Temmuz seçimlerinde DP, 5.4 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı.
Sonra art arda artçı depremler yaşandı.
Olağanüstü kongrede genel başkanlığa Süleyman Soylu'nun seçilmesi artçı depremlere biraz ara verse de durdurmaya yetmedi.
Parti içinde hep bir kıpırtı vardı.
Birileri gidişattan pek de memnun değildi. Sık sık eski genel başkan Tansu Çiller adı anılıyor, hatta dönmesi gerektiği konuşuluyordu.
Ancak, "emanetçi" gözüyle bakılan Süleyman Soylu da kendi siyasi yolunda devam etmek istiyordu.
Buna da eski siyasilerin sabrı yoktu.
Açıkçası DP yeni depremlere gebeydi. İlk güçlü sarsıntı sinyalini, 14 Mart'ta AK Parti'nin kapatılma davasının açılması verdi.
Siyaseti dizayn etmek isteyen "Pusuda bekleyen kurtlar" hemen harekete geçti.
AK Parti'nin kapatılma ihtimali onlar için bulunmaz bir fırsat sunuyordu.
Onlara göre, merkez sağın AK Parti karşısında alternatif olmasını sağlayacak tek isim Tansu Çiller'di.
DP Genel İdare Kurulu üyelerinden Turan Güven ve Salim Ensarioğlu her fırsatta bu fikri dile getirdiler.
Soylu ve arkadaşlarını bunaltan bir süreç başlamıştı.
Siyasi değil daha çok kulis kuşatması biçiminde süren bu mücadeleyi Soylu şöyle değerlendiriyor:
"Bu sesler beni incitti. Ama elbette böyle sesler üretilecek, ben mücadele etmeyi severim. Ancak problem şu: Bu sesler şu anda siyasi teamüller içinde değil; olsa şapkamı çıkartırım."
Bir siyasi hesaplaşma içinde olmadığını söyleyen Soylu, partide neler yaşandığını şöyle anlatıyor:
"Açıkça çeşitli manipülasyonlar var. 14 Mart'ta AKP'ye açılan davadan sonra bu manipülasyonlar çoğaldı. Doğaldır... Ama benim en zayıf noktam olan Tansu Çiller'le bizim aramızı açmak ve Çiller üzerinden benim kuvvetimi zayıflatmak gibi bir siyasi organizasyonla karşı karşıyayım . Beni yıllardır tanıyanlar bilir, ben emanetçi falan olmam. Bütün bunları gördüğüm için yeni bir değerlendirmeyi açtım."

Demokrasilerde çare tükenmez
Konu, partinin en üst organı GİK toplantısında ele alındı.
Ve 14 Mart'tan tam bir ay sonra 14 Mayıs'ta parti içi sarsıntıya son verecek formül bulundu: Çiller kongreye davet edilecek.
İki taraf da sonuçtan memnundu...
"Çillerciler" istediklerine kavuşmuştu.
ve arkadaşları ise ilk bakışta bir sıkışma yaşıyor gibi görünseler de aslında "ince bir manevra" yaptıkları çok açıktı.
O siyasi geleneğin duayen ismi Demirel'in deyimiyle "Demokrasilerde çare tükenmez" di.
Çiller, gelirse yarışacaklardı, gelmezse Çiller baskısından kurtularak hatta desteğini alarak yola devam edeceklerdi.
Daha ilginci bu çağrının içinden geçtiğimiz günlerde erken olduğunu herkes biliyor.
Çünkü kaotik bir siyasi ortam var ve kısa süre sonra yerel seçimler yapılacak.
Çiller, böyle bir zeminde DP'nin veya DYP'nin başına geçme riskini alır mıydı?
Sorunun cevabını henüz bilmiyoruz ama bilinen şu: Çiller'in çevresi AK Parti'nin kapatılma davasının kendilerine bir şans sunmasını çok önemsiyor.
Ancak eski bir genel başkan ve başbakan olması, halkın oylarıyla baraj altında kalması ciddi bir sorun.
Ayrıca, siyaseti tekrar denemesine yeni seçmen kitlesinin pek sıcak bakmayacağı da kesin.
Büyüklüğü ve şiddeti henüz bilinmese de DP yeni bir depremle sarsılıyor.
İşte bu ortamda GİK üyelerinden oluşan 6 kişilik heyet önümüzdeki günlerde Çiller'e gidecek ve siyasete yeniden dönüp dönmeyeceğini soracak.
Çiller ne cevap verecek bilinmez ama merkez sağın işi hiç de kolay değil. Ve bana kalırsa, dönüşü rüzgâr yaratsa bile iktidar umudu yaratmaya yetmeyecek.