kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Mayıs 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Sahaların kralı King James

Ece KOÇAL
NBA'in 24 yaşındaki yıldızı LeBron James, parçalanmış bir ailenin tek çocuğu. Uyuşturucular, silahlar, ölümler içinde büyüdü. Ama yaşadığı zorluklar başarısına engel olmadı. Evli ve iki çocuk sahibi, King James lakaplı basketbolcu, Forbes dergisinin 25 yaş altındaki en zenginler listesinin tepesinde..
1987'de Noel Günü. Ohio'nun bir saat güneyinde yer alan Cleveland kasabasında, iki yaşındaki LeBron James, mini-basketbol potasına heyecanlı bir şekilde atış denemeleri yapıyor. Bu hevesli atışlar, onun bir lise öğrencisiyken Sports Illustrated'ın kapağında 'Seçilmiş kişi' (Chosen one) olarak gösterilip, profesyonel basketbol hayatına başlamadan, Nike'la 90 milyon dolarlık anlaşma imzalayacağının müjdecisiydi. O gün, 19 yaşındaki annesi Gloria ve annesinin erkek arkadaşı Eddie Jackson da orada, çocuklarının her şeye rağmen mutlu bir gün geçirmesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Çünkü birkaç saat önce, bir Noel partisinden dönerken, Gloria'nın annesi Freda, bir kalp krizi sonucunda Jackson'un kollarında ölmüştü. Ailenin reisi henüz 42 yaşındaydı. Meğerse, mortgage taksitlerini ödemeye çalışıp, LeBron, Gloria, Jackson, iki oğlu ve evine kalmaya gelen diğer pek çok kişi için yemek bulmak için çırpınırken, gizli ve ciddi bir hastalıkla savaşıyormuş. Bu olay, James ve annesi için üzücü günlerin başlangıcı oldu. Jackson bir süre sonra hayatlarından sıvıştı. 1990'da kokain satmaktan mahkûm olmuştu. Ve ancak bu olaydan sekiz yıl sonra Elizabeth Park'ın yakınındaki daimi evlerine taşındılar. Bu arada James, dokuz yaşından beri okul zamanlarında sık sık genç koçu Frank Walker ve ailesiyle kalıyordu. Ama James pek iyi bir öğrenci değildi; okulda bazı sıkıntılar yaşıyordu. Öyle ki 80 günden fazla devamsızlık yaptığı için bir yıl kaybetti. O günler için, "Uyuşturucular, silahlar, ölümler gördüm; deli olacaktım," diyor. Basketbol onun için bir kaçış olmuştu. "James'e çocukluğunda en unutulmaz anın nedir?" sorusuna şöyle yanıt veriyor: "Tüm çocukluğum... Ama sekiz yaşımda spora başlamam ve basketbola âşık olmamı söyleyebilirim." Bundan sonra Walkerlar onun hayatında hayati öneme sahip oldu. Zaten bu aileyle ilgili olarak "Beni disipline soktular. O zamanlar benim için bir ailenin parçası olmak, bir erkek kardeş ve iki kız kardeşle birlikte, bir anne ve baba koruması altında olmak inanılmaz bir tecrübeydi. Onlar benim gözlerimi açtılar. Eskiden nasıl bir hayat yaşadığımı gördüm. Artık bir çatı ve yemek bulmuştum. Böylece hayatım değişti. Walkerların, özellikle Frank'ın benim için yaptıklarını unutamam. O kabul etmiyor ama bana ilk basketbol topunu veren ve gerçek ilgiyi gösteren oydu."diyor.

BEKLENTİLER ARTIYOR

Onunla ilgilenen bir diğer kişi de James'i dokuz yaşında basket oynarken gören Dru Joyce II idi. İleride James'in St. Vincent-St Mary Lisesi'nde koçu olacak olan Joyce "Buna şimdi kimse inanmaz ama LeBron zar zor top sürüyordu," diyor. Bunun yanı sıra Joyce onu, o zamanlarda bile sahaların en uzun (şu an 2.03 metre boyunda) ve en hızlısı olarak hatırlıyor. James LeBron, okuduğu St. Vincent-St. Mary Lisesi'nin basketbol takımındaydı. Hatta takıma girdiği ilk andan itibaren takımının en kilit ismi haline geldi. Burada inanılmaz istatistiklere imzasını attı. Böylece ülke çapında da konuşulmaya başlandı. Oyun başına yaptığı 25 puan, 7.4 rebound ve 5.5 asistle Ohio'da 'Mr. Basketbol' seçilen ilk ikinci sınıf öğrencisi oldu. Bundan sonra iki kez daha aynı payeyi aldı! Daha sonra ise 'King James' lakabıyla anılmaya başlandı. Onun sayesinde St Vincent-St Mary, eşi benzeri görülmemiş bir anlaşma yaptı. Yerel bir televizyon kanalı, maç başına 8 dolar vererek James LeBron'un maçlarını yayınlıyordu. Tabii buna karşılık ondan artık büyük beklentiler de vardı. Genç oyuncu bununla nasıl baş edecekti? Şöyle yanıtlıyor: "Hiç zor olmadı. Sahaya çıkıyordum, bildiğim, yapabileceğim en iyi şeyi yapmaya çalışıyordum. 'Baskı' kelimesine hiçbir zaman inanmadım. Biliyorum her zaman iyi oynayamam. Ama yine biliyorum ki, hislerim ve yeteneğim doğru bir şekilde basket oynamamı sağlar. Böylece çoğunlukla başarılı olurum." Sonra takımı Cleveland Cavaliers ile büyük başarılara imza attı. Ama hiç bunların büyüsüne kapılmadı. Çünkü o "Kendinizle nasıl başa çıkarsınız konulu bir kitap okumak için hiçbir zaman kütüphaneye gitmedim. İyi bir insan ve iyi bir baba olmaya çalışıyorum," diyecek kadar kendini tanıyan biri.