kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi

Depremde uzmanlık kriteri

SABAH'IN öğretmen okurlarından Adil Karacan, İstanbul'u birinci derecede ilgilendiren bir konuda kafasının karıştığını söyledi, hafta içinde yaptığımız telefon konuşmasında.
Konu, SABAH'ın 14 Mart tarihli manşeti ile ilgili.
Deprem Öncü Değil Çünkü başlıklı haberde, Çınarcık yakınlarında meydana gelen 4.8 büyüklüğündeki deprem ardından bazı akademisyenlerin görüşleri derlenmişti.
Ancak, bu görüşlerden "bu deprem öncü değildir" tezini öne süren bir tanesi manşete alınmıştı.
Spotta Prof. Şener Üşümezsoy'un şu sözleri aktarılmaktaydı:
"Ancak bir ay içinde 20-30 adet 5'lik deprem olursa bu büyük bir depremin öncüsü sayılır."
İç sayfada Üşümezsoy "7-8 büyüklüğünde deprem söylemi bir balondur" da diyordu.
Spot altında Doç. Oğuz Gündoğdu, Prof. Ahmet Ercan ile Prof.
Naci Görür, Prof. Celal Şengör, Prof. Okan Tüysüz, Prof. Şükrü Ersoy ve Prof. Haluk Eyidoğan'dan da farklı görüşler alıntılanmıştı.
Karacanın maruzatı şöyle:
"Bu manşete bakınca ilk elde sanki beni rahatlatmak istiyorsunuz gibi bir intiba edindim. Ama hemen şunu da düşündüm: Görüşünü öne çıkardığınız Üşümezsoy'u ben sansasyona düşkün, pek bilimsel konuşmayan, iddiacı biri olarak tanıdım. Bana güven telkin etmedi hiçbir zaman. Belki de haksızım, bilemem. Benim merak ettiğim şu: Acaba deprem gibi son derece ince uzmanlık isteyen bir alanda uzmanları seçerken herhangi bir kritere itibar ediyor musunuz? Adı jeolog olan herkes depremle ilgili fikir beyan edebilir mi? Etmeli mi?"
Aslında önemli bir soruyla karşı karşıyayız.
Çünkü, olası bir kitlesel felaketle ilgili habercilikte okuru yanıltma riski yüksek.
"Deprem ne zaman, hangi şiddette olacak?" sorusuna indirgenmiş, at yarışı bahsi gibi bir yaklaşım çok tehlikeli.
Sorumlu habercilik, boş iddialara değil ampirik verilere dayanan, sağlıklı (bunlar çelişkili de olabilir) bilgileri okurla paylaşmaktan geçiyor.
Türkiye ve yurtdışı bilimsel ve medya kaynaklarından yaptığım araştırma, bu alanda belli kriterlerin olduğunu net olarak ortaya koymakta.
Görüşüne itibar edilmesi gereken kişiler,
- Saha araştırmalarına katılan / katılmış,
- Konuyla ilgili makaleleri uluslararası akademi camiasında kabul ve saygı görmüş, ayrıca atıflara da vesile olmuş,
- Jeolojinin " yapısal jeoloji", "tektonik" ve "sismoloji" alt ihtisas dallarında faaliyet gösteren akademisyenler olmalı.
"Bu bir isim tartışması değil" diyen bir bilim adamı isim vermeden şu benzetmeyi yapıyor:
"Siz eğer gazetede cilt kanseri ile ilgili bir haber yapıyorsanız, bunun için bir ortopediste veya göz doktoruna görüş sormanız herhalde doğru olmazdı... Bu da böyledir.."
Öyleyse...
Prof. Şener Üşümezsoy bu kriterlere uyuyor mu?
Kendisinin bilinen bir alan araştırması, yurtdışında yayınlanmış bir makalesi yok. Ayrıca uzmanlık alanı "mineraloji ve petrografi" (mineralbilim / taşbilim).
Dolayısıyla, dile getirdiği görüşler, bu kriterler ışığında, kuşku, sorgu ve tartışmaya hayli açık.
Peki, bu alanda görüş almak için Türkiye'de kriterlere uyan ve öncelik taşıyan isimler kimler?
Şunlar:
Prof. Tuncay Taymaz (sismolog), Prof. Okan Tüysüz (yapısal jeoloji), Prof. Haluk Eyidoğan (sismolog), Prof. Celal Şengör (tektonik), Prof. Şükrü Ersoy (yapısal jeoloji / tektonik).
Bunlara "sedimentolog" olmasına rağmen Prof. Naci Görür'ü de eklemek gerek, zira kendisi bir deniz jeologu da olarak yıllardır Marmara'daki denizdibi araştırmasının koordinasyonunu yürütüp ampirik verileri değerlendirmekte.
SABAH'ın haberinde kriterlere uyan birçok kişinin (ki hemen hepsi tehlikenin artarak sürdüğü görüşünü işlemiş) görüşüne yer verilmiş.
Sorun, kriterlere uymayan, deprembilimden farklı bir alanda tanınan bir kişiye ait sözlerin manşete çekilmesinde; yani o görüşe "daha fazla itibar" izlenimi yaratılmasında.
Bu tespitler editoryal tercihleri etkiler mi bilemem.
Etkilerse sevinirim.
Her hal-ü karda Karacan ve diğer okurlar umarım en azından kimlere "kulak verilmesi" gerektiğinde daha net bilgi sahibi oldular.