Burada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya'nın, AK Parti hakkında kapatılma istemiyle hazırladığı iddianamenin siyasi olup olmadığını veya gazete kupürleri esas alınarak yazılıp yazılmadığını tartışacak değiliz. Ancak bir değerlendirme farkını objektif temelde yansıtacağız. Başsavcı iddianamede şöyle diyor:
"13.6.2006 gün ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 'Mükellefler' başlıklı 2. maddesinde ' Bu kanunun uygulanmasında sendikalar dernek; cemaatler ise vakıf sayılır' hükmü getirilerek cemaat kavramı yasalara girmiştir."
Aslında bu ifade Başsavcı'nın teknik bir destek almadığına işaret ediyor. Çünkü, Kurumlar Vergisi uygulamasında yıllardır, 'sendikalar, dernek', 'cemaatler, vakıf' hükmünde.
Buradaki 'cemaat kavramı', azınlık statüsünde olan gayrimüslim vatandaşlarımızın oluşturduğu dini toplulukları ifade ediyor. Bu cemaatler dini hizmetlerini finanse etmek için bazı iktisadi faaliyetlerde bulunabiliyor. Bu faaliyetler vergi mükellefiyeti kapsamına giriyor. Dolayısıyla Lozan Anlaşması ile verilen hakların kullanımı sırasında ortaya çıkan vergisel sorunların çözümü amaçlanıyor. Bu hüküm, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1960'lardaki halini de yansıtıyor. Haliyle cemaatlere, 'vakıf statüsü' verilerek, tarikat şeyhlerine vakıf ve iktisadi işletme başkanı sıfatı kazandırıldığı yorumu hatalı oluyor.
Bugünkü Tüm Yazıları
Başsavcı'nın 'cemaat yanılgısı'
Yayın tarihi: 24 Mart 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/24//haber,4AB4981F3CA746A1BD900E77162428F4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.