kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Yine Kürt sorunu

Bu topraklarda milyonlarca Kürt asıllı yurttaşımız yaşıyor. Sayı yazmıyorum, çünkü kimi daha az, kimi daha çok oldukları iddiasında bulunuyor.
Sayısı ne olursa olsun, bu insanların Türkiye Cumhuriyeti devletinin onlara muamelesinden mutlu olmadığı anlaşılıyor.
Yoksa daha Esad onlara sahip çıkmadan, Kuzey Irak'ta güvenli bir sığınak bulmadan önce sayısız kere ayaklanırlar mıydı?
Sayısız kere ayaklandıklarına, bu ayaklanmaların kimi dini motifle, kimi Marksist motifle olduğuna göre, devletin bu yurttaşlarıyla yaptığı toplumsal kontratta bir sorun var demektir.
Öncelikle şu gerçeği kabul edelim, ister etnik kökene dayansın, ister ideolojik nedene, devletin eline silah alıp karşısına geçen herkesi etkisiz hale getirme hakkı vardır.
Bir ülkenin toprakları üzerindeki silah güç tekeli devlete aittir, bunu ihlal eden bedelini öder.
Bu, işin bir yüzü.
Ama yıllardır Kürtler sık sık silahı alıp dağa çıkıyor, isyan ediyor.
Burada bir sorun var.
Bu sorunu sadece askeri yöntemlerle çözemeyeceğimizi askerlerin kendisi de kabul ediyor.
Bu sorunun varlığını kabul edersek, sorunun ortaya konmasında şiddetin bir yöntem olarak kullanılmasının da önüne geçmiş oluruz.
Bu görmemiz gereken birinci gerçek.
İkinci gerçek de şu:
Bir partinin bir dönem bölgede başarılı olması Kürt sorununu çözmeye yetmez.
Bu insanları anlamamız, üniter devlet içinde sorunları çözme yoluna gitmemiz gerekir.
AB reformları çerçevesinde önemli adımlar atıldı, Kürtler artık ana dillerini kullanabiliyor, kendi dillerinde müzik yapabiliyor vs.
Ama anayasal vatandaşlık tanımı konusunda itirazları var.
Bu
itirazlara kulak vermek gerekir.
Resmi olmasa da, anadilde eğitim talepleri var.
Bunu da dinlemek gerekir.
Türkiye enerjisinin önemli bölümünü Kürt sorunu ve ondan kaynaklanan şiddete harcıyor.
Bu ülkenin gencecik insanları hukuk çerçevesinde çözebileceğimiz bir konunun konuşulmaması nedeniyle can veriyor.
Hıncal Uluç'un çok doğru işaret ettiği gibi, genç insanlar öldüğünde sadece Türkiye'nin Batısı'ndaki analar ağlamıyor, Doğusu'ndaki analar da ağlıyor.
Bu ülke çatışmaktan yorgun düştü.
Bu bölgenin insanlarına şiddet dışında yollar olduğunu göstermek şart.
Burada da en büyük görev, şüphesiz iktidara düşüyor.
Son operasyonun ardından artık barışın dilini hakim kılmak gerekiyor ki, bundan sonra genç insanlar canından olmasın.