Benim "Bugün yazsam yazsam ne yazsam?" sıkıntılarım sıklaştığında anlıyorum ki, izin zamanım gelmiş. Yok yok bu bir "İzninizle biraz ara veriyorum," yazısı değil. Haklarımı bahara Roma'ya ve yaza Allah ne verdiyse oraya saklıyorum. Ama cidden bugünlerde biraz bunalmış durumdayım. Yani gücünüze gitmesin ama değil oturup bir köşe dolusu yazı yazmak, ekrana adımı bile yazasım yok. Aslında şöyle bir düşünürseniz bana hak vereceksiniz. Bu yaptığım iş, her gün edebiyattan kompozisyon sınavına girmek gibi... O günlerinizi ve o dersin sınavlarını hatırlayın şöyle bir... Hah! Şimdi acıdınız değil mi halime? Yok yok o kadar da değil... Yani acınacak bir durumum yok. Yatıp kalkıp şükrettiğim iki şey vardır bu hayatta: "Sağlığım ve mesleğim." Âşığım ben işime... Ama işte yine de bazen bir tıkanıklık oluyor. Ve bu tıkanıklık da öyle 'lavabo aç'la halledilemiyor. Ben bazen bunları söylediğimde, bazı arkadaşlarımın "Aman ne olacak canım, yazıver işte bir şeyler," dediği de oluyor. Ben de o zaman hep aynı cevabı veriyorum: "Hadi bana konu bul o zaman, hemen yazayım." Gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalıveriyorlar. Ve ardından da hep aynı mahçup yanıt geliyor: "Ayy senin işin de hakikaten zor yaa!" Ama bir de halimden çok iyi anlayan yazar arkadaşlarım var ki onlar bazen gerçekten elde pamuk-baticon ikilisi, hızır gibi pansumana yetişiyorlar. Örneğin az önce Sevgili Namık Kuyumcu aradı:
- "Sana bir konu vereceğim ama sen de bana bir yemek ısmarlayacaksın," dedi.
- "Önce konuyu duyalım," dedim, "Belki bir çayla geçiştirilecek bir şeydir, ne bileceğiz!"
Ki zaten kendisine geçen akşam balıkçıda karşılaştığımızdan beri gıcığım... Bir masa dolusu insanın içinde bana "Öncelciğim hâlâ çok güzelsin!" deme gafletinde bulundu. Bir kadına edilebilecek en büyük hakaretlerden biri... O sırada ağzıma attığım canım barbun, boğazımda kaldı. "Hâlâ!" ne demek yahu? Yani "Yaşlandın ama maçı hâlâ idare ediyorsun," demek değil de ne bu? Ötesi var mı? Cami yıkıldı, mihrap yerinde hesabı... Çok bozuldum tabii. Kendisine de bizzat bu kırgınlığımı hemen oracıkta belirttim. "Ama ben öyle demek istemedim," falan diye kıvrım kıvrım oldu ama ikna edemedi tabii... Beni de bir masa dolusu hain arkadaşa madara etti. Ağza sakız olduk şimdi... Bu yüzden eyy erkek milleti, kulağınıza küpe olsun: Bir kadına asla ve asla "Hâlâ çok güzelsin, hâlâ çok çekicisin, hâlâ çok hoşsun," gibi abuk sabuk cümlelerle iltifat edeceğinizi zannetmeyin. Sonra o cümleleri kurup kuracağınıza pişman olabilirsiniz. Biz kadınların ne kadar ayrıntıcı, ne kadar alıngan, ne kadar duyarlı ve en tehlikelisi 'ne kadar arıza çıkarmaya meyilli' olduğumuzu unutmayın. Amannnn! Bu arada sizin işiniz de zor gerçekten. Baksanıza iltifatın bile dozunu ayarlamak zorundasınız. Ama işte n'apıcaksınız? Ne bizle, ne bizsiz... Ne sizle, ne sizsiz...
Not: Bu arada aldım sazı elime bırakmak bilmedim. Nasıl bir yara olmuşsa şu 'hâlâ' lafı artık... Asıl konu arada kaynadı. Artık onu da haftaya bırakmalı. Bekleyiniz.
Yayın tarihi: 24 Şubat 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/24/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.