Gece dışarı çıktınız, mesela Beyoğlu'na. Eğlencenin dibine vurdunuz, artık dönüşe geçmenin zamanı geldi ama eve ayak basmadan ne yapacaksınız? Yemek yiyeceksiniz. (Tabii sonradan bin pişman olmak kaydıyla.) İstikamet belli. Meydan'daki büfeler, hamburgerler, kaşarlı dürümler. Biz uzun zamandır büfeleri ihmal ediyoruz çünkü Büyükparmakkapı Sokak'taki Nizam Pide Salonu'na gidiyoruz. Bilen bilir, Galatasaray'da da bir şubesi var. Mercimek çorba, pilav üstü kuru, cacık... Pideleri hakikaten çok lezzetli. Fakat benim burada yıllar içinde 'yarattığım' bir yemek var. Pilav üstü tavuk, üstüne az kuru. Bunu garsona ilk söylediğimde gözleri fal taşı gibi açılmıştı, görenler "Yuh," deyip günlerce alay etmişti. Şimdi hepsi bayıla bayıla yiyor. Fakat yedikten sonra iki gün tok dolaşıyorsunuz. Yine böyle bir buluşum da dönerli kumpirdir. Galatasaray'daki Patso'da kumpire envai çeşit malzeme koydurup "Şuna bi de döner ekler misiniz?" dedim, dönerci "Olur mu öyle şey?" dedi. "Yahu koysanıza," dedim. Etraftakilerin "Iyyy"larının ardından ertesi hafta dönerci ben söylemeden maşayı kumpire doğru uzatıyor, yanımdakiler aynısından sipariş ediyordu.
Yayın tarihi: 24 Şubat 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/24/pz/haber,AA3A5C9B00C0453C84F99ACA6FEBB7BE.html
Tüm hakları saklıdır.