kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

Yolun açık olsun, Aysel

Egzantriklerin taçsız kraliçesi, hayata ve topluma meydan okumanın rakibesiz şampiyonu, genç erkek bedenlerinin doymak bilmez hayranı, zevksiz denen her şeyin yorulmak bilmez tüketicisiydi. Evine taşıdığı çöplerden cırlak renklerdeki giysilerine, yaşına meydan okuyan minilerinden dekoltelerine, boyalara batmış suratından hep taze gelin kıvamındaki cilvelerine kadar tek sözcükle inanılmazdı: Bir masaldan veya bir karabasandan fırlamış gibiydi. Ama tüm o aşırılıkları içinde, aynı zamanda ne kadar gerekliydi! Hele bizim gibi kalıp ve kurallara teslim olmuş, yapılıp yapılamayacak her şeyi belirlemiş, yasak veya en azından ayıp sayılan şeyleri yüzlerce, binlerce madde haline getirmiş, özgürlük alanlarını sıkı sıkıya saptamış bir toplumda, Aysel'in o sonsuz gözüken ve kendi kendisine verdiği kişisel özgürlüğü ne kadar önemliydi... Bu radikal bir isyan mıydı, çocukça bir avunma mı? İlerleyen yaşa ve geçmiş gitmiş zamana karşı bir mevzi alış mı? Yoksa bir oyun mu, herkesle alay edip dalgasını geçme eylemi mi? Her şeyi kategorize etmiş bir düzende, tüm kategorilerin dışına çıkıp orada nefes alma çabası mı? Bu soruların yanıtlarını bilmiyorum. Ama çok özgün bir kişilikten yoksun kaldığımızı biliyorum. Bir daha Aysel Gürel gibi birisi asla olmayacak. Onu bu sütundan Hasret adlı Attila Özdemiroğlu bestesine yazdığı şu sözlerle uğurluyorum:

"Ter döküyor dört duvar ter
Bense beklerim bir gün mutlaka
Ters dönecek anahtarlar bir gün
Elbet çıkacaksın ışığa
Sen aydınlığa ben sana hasret
Gel eritir demirleri bendeki ateş
Bir gün açılır açılmaz sandığın kapılar
Vurunca güneş..."