Neredeyse 40 yıldır Kıbrıs'ın iki tarafında da en çok çiğnenen sakızların başında "Sahte" ve "Sözde" kavramları geliyor: "Sahte devlet" (Rumlar'dan KKTC'ye), "Sahte cumhuriyet" (Türkler'den Rum yönetimine), "Sözde başkan" (Rumlar'dan Talat'a), "Sözde cumhurbaşkanı" (Türkler'den Papadopulos"a) gibi... Mutlaka tırnak arasında ifade edilen bu sözcüklerde ikinci sırayı ise açık ara "Statüko" ve "Statükocular" alıyor. "Statüko"dan kasıt, "Çözümsüzlüğü çözüm gören" politikalar. "Statükocular" ise tabii bu politikaları dayatan liderler.
Haklı veya haksız, Kuzey Kıbrıs'ta "Statükocular"ın başı olarak KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş gösteriliyordu. Rum kesiminde ise Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos. Denktaş'ın 17 Nisan 2005 seçimlerinde adaylığını koymamasıyla (O dönemde "Katılırsa siyasi kariyerine yakışmayan bir yenilgi alacak" yorumları yapıldı), Kuzey'de "Statüko" kısır döngüsü kırıldı. Önceki gün Rumlar da Papadopulos'u daha seçimin ilk turunda saf dışı bırakarak (2003'te ilk turda seçmişlerdi), kendi "Statüko"larına son verdiler.
Daha ilginci, 24 Nisan 2004 referandumunda yüzde 65 oyla birleşmeye "Hayır" diyen Rumlar, bu kez yüzde 66 oyla "Hayıra hayır" dedi. Böylece iki tarafta "Evetçiler" eşitlendi. Kosova korkusunun rolü Kendi çapında bir "Sandık devrimi" diyebileceğimiz bu şaşırtıcı sonucu doğuran nedenlerin başında "Kosova sendromu" gösteriliyor. (Aslında Kıbrıs için Çekler ile Slovaklar'ın "Kadife ayrılık" modeli daha doğru bir benzetme.)
Papadopulos'un Kıbrıs'ta emsal olabileceği gerekçesiyle Kosova'yı "Asla tanımayacaklarını" açıklaması, başta Dimitris Hristofyas olmak üzere Papadopulos'un hemen tüm rakiplerinin seçim kampanyalarını, "Bölünme kalıcılaşıyor", "Taksime gidiyoruz" söylemine dayandırmaları, özellikle de genç ve orta yaş kuşak üstünde etkili oldu. Çünkü, Papadopulos'u daha çok 65 yaş üstündekiler (Mevcut duruma alışmış olanlar) ve kadınlar destekliyordu. Oysa genç ve orta yaştaki seçmenler AB üyeliğinin sağladığı imkânlara rağmen, hem bölünmenin, hem de Türk askeri varlığının kalıcılaşmasının adada üreteceği sürekli gerilim yüzünden hayatlarının sonuna kadar zehirli bir ortamda yaşayacaklarını görüyorlardı.
Bu bilinçli seçmen kitlesi iki gerçeği daha fark etmişti:
1-Papadopulos, Kuzey Kıbrıs'la siyasal eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu federasyon modeline dayalı çözümü kabul etmektense, adanın bölünmesine razıydı.
2-Yine Papadopulos'un onca girişimine rağmen AB'nin Kuzey Kıbrıs'ı dışlamayacağı ve çözüm umutları tükenirse onu "Ayrı" devlet olarak üye yapmayı bile göze aldığı anlaşılmıştı. Bunun en güçlü mesajı, KKTC'yi AB müktesebatına yaklaştırmak için hemen 12 başlıkta "Uyum" çalışmalarına başlatma kararıyla verilmişti.
Zamana karşı yarış Artık Papadopulos engeli ortadan kalktığına göre, Dimitris Hristofyas veya Yannakis Kasulides'in başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte Kıbrıs'ta dinamik bir süreç başlayacak:
- Seçilen lider KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'la hızla diyalog kurarken, BM de önümüzdeki ay tarafların "Sorumluluklarını üstlenmeye hazır olup olmadıklarını" anlamak için adaya temsilci gönderecek.
- Yine önümüzdeki ay KKTC'nin AB müktesebatına uyumu için resmen masaya oturulacak. Bu da Rum tarafında ek baskı oluşturacak.
Kıbrıs'ta çözümün parametreleri belli ve 30 yıldır süren müzakerelerle bir "İçtihat" oluştu, Bu sayede çözümün "Son tarih" olarak gösterilen bu yıl sonuna kadar gerçekleşmesi olasılığını yüksek görüyoruz. En azından yüzde 50'nin epey üstünde olduğunu düşünüyoruz.
Çünkü taraflar, bu son şans veya fırsat da yitirilirse, öbür virajda bekleyen seçeneğin ne olduğunu biliyorlar: "Kadife ayrılık". Yani "Statüko"nun zaferi!
İki tarafta da "Statükocular" tasfiye edildiğine göre, Kıbrıs'ın gevşek federasyon çatısı altında birleşmeye ilk kez bu kadar yaklaştığına inanabiliriz.
Yayın tarihi: 19 Şubat 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/19//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.