Çeşme Cumhuriyet Savcısı'na bir sorum var..
Mustafa Adaş'ı kendisine getiren polislere
"Bu adamı bu hale getirenler nerde?.. Onlara ne yaptınız?.. Hemen bulun getirin" dedi mi, demedi mi, onu merak ediyorum..
Mustafa Adaş,
Özcan Deniz'i ayağından vuran kişi.. Dün Sabah'ta resmi vardı.. Otomobil çarpmışa dönmüş adam.. Eşek sudan gelinceye kadar dövmüşler.. Kim dövmüş?.. Habere göre, Özcan'ın korumaları..
Görevlerini yapamayan, Özcan'ı koruyamayan adamlar, aldıkları parayı hak etme şeklinin, vuranı dövmek olduğunu düşünüyorlar.. Bir yığın adam Mustafa'nın başına çöküyor.. Linç.. Mustafa hayatta kalmayı başarmış.. Talihine sevinsin.
Bu mudur?..Türkiye manzarası bu mudur?..
Konser, Çeşme Altın Yunus'ta..
Bu ülkenin en önemli, en lüks, en kıdemli turizm merkezlerinden biri..
Buradaki hem de kapalı, hem de salon konserinde silahın ne işi var?..
O silahtan çıkan kurşun, adam da sarhoşmuş, Özcan'ın bacağı yerine, konseri izlemek için oraya gitme dışında suçu olmayan 19 yaşındaki Ayşe'nin kalbine gelse ne olacaktı?.
Kafayı çeken, istediği şarkı söylenmedi diye silaha sarılıyor, ülkeye bakar mısınız?.
Konser salonuna gelenlerin üzerleri aranmıyor mu?..
Çeşme savcısı bunu soruşturmuş mu?.. Aranmıyorsa, Altın Yunus'un ve konserin sorumluları hakkında soruşturma açtırmış mı?.
Konsere giderken bile ölümü de mi göze alacağız bu ülkede?.. Bize sahip olacak kimse yok mu?. Güvencemiz nerde?.. Kim?.. Arama varsa.. Aramayı yapan kimler?.. Silahın nasıl farkına varmamışlar?..
Arar gibi yapanlar, ihmali olanlar soruşturulmaz, ceza görmezlerse, biz orda burda yapılan aramalara nasıl güvenir, kendimizi nasıl emniyette hissederiz, Sayın Çeşme Savcısı söylerler mi, peki?.
Çeşme bu ülkenin eğlence merkezlerinden. En çok gece düzenlenen, konser verilen, içki içilen yer.. Bodrum bir, Çeşme iki..
Peki Teksas mı buralar?.. Kafayı bulan silahı çekecek, istediğini vuracak mı?. Devlet nerde?.. Polisler nerde?.. Savcılar nerde?..
Ve de Özcan'ın korumaları.. Muhtemelen bir özel güvenlik kurumunun adamları?..
Nasıl korumadır bu peki..
Adam gelip burnunun dibinden Özcan'ı vuruyorsa, bu nasıl "Yakın" korumadır?. Kurşun iki santim yandan gidip, şah damarını parçalasa, Özcan şimdi Çeşme mezarlığında yatıyordu, hastane yerine.. Bu nasıl koruma peki?..
Vuranı dövmek, Özcan'ı kurtarır mı?. Korumanın görevi, vuranı dövmek mi?. Bu özel korumaların bir sistemi, denetimi, izni, lisansı, ehliyeti yok mu?.
İçişleri Bakanı'nın konuyla ilgilenmek aklından geçti mi acaba?..
Bir sorum da, bizim meslekdaşlara.. O resmi Sabah'a basanlar dahil..
Diyelim bu araba çarpmış gibi resmini bastıkları adam, Özcan'ı vuran değil, 3 yaşında bir kız çocuğunu ırzına geçip öldüren bir sapık olsaydı ve onu bu hale, suçüstü yakalayan polisler getirseydi, neler söylemezdik o polis için?..
İşkenceci polis edebiyatına bir sayfa daha eklemez, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar uzatmaz mıydık lafı, suçlu hakları bahanesiyle polisi ezmek için..
Peki niye tek satır laf yok. Özcan'ın korumalarına..
Bu ülkede devlet yoksa, suçun birazı da, "Demokrasi" diye diye devleti yok etmeye çabalayan biz medyacılar değil miyiz?. Bir dokun bir Ah dinle, kase-i fağfurdan..
4 santim eninde, 6 santim boyunda bir resim neler yazdırdı bana sabah sabah..
Ülkemizde böyle tablolar her gün.. Bin tane.. Bakan var mı?.. Gören var mı?. Düşünen var mı?.
Nasıl bir ülkeyiz biz, nasıl?..
Bedava yaşadığımız her gün için şükür mü edelim?.. Bu mudur?.
Bugünkü Tüm Yazıları
Bedava yaşıyoruz bedava..
Yayın tarihi: 19 Şubat 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/19//haber,62A906C9A39F4ACAB0BE1612A2C3D36A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.