Metropoller hastalık yuvaları
Bazı hastalıklar ve rahatsızlıkların büyük kentlerde yaşayan insanlarda daha fazla görüldüğü belirlendi. "Metropol Hastalıkları" adı verilen bu hastalıklar, metropollerin taşıdığı özelliklerden kaynaklanıyor ve o metropolin isimleriyle tanımlanıyor.
"İstanbul Bronşiti" büyük şehirlerin kirli havasından, "Çin Lokantası Sendromu" uzak doğuya özgü baharattan, "Hasta Bina Sendromu" ise ofislerin yer aldığı büyük gökdelenlerin, havasız ve kirli çalışma ortamından kaynaklanıyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof.Dr. Rasim Küçükusta, metropol hastalıklarının başında alerjik rahatsızlıkların geldiğini söyledi.
Örneğin "İstanbul Bronşiti"nin, büyük şehirlerde, hava kirliliğinin yoğun olduğu illerde görülen bir hastalık olduğunu ifade eden Prof.Dr. Küçükusta, "Hastanın esas şikayeti geceleri artan, bazen uykusundan uyandıran kuru bir öksürük. Ama bunun yanında balgam çıkarma, ateş, nefes alamama ve hırıltı gibi diğer akciğer şikayetleri olmuyor. Bu daha çok bronşların aşırı duyarlılığından ortaya çıkan bir hastalık" dedi.
Prof.Dr.Küçükusta, hastalığın daha çok çocuk ve kadınlarda görüldüğünü kaydederek uygun ilaçlar verildiği zaman tedavide başarılı olunduğunun altını çizdi.
ÇİN LOKANTASI SENDROMU
"Çin Lokantası Sendromu"nun da metropol hastalığı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Küçükusta, "Gulutamat diye bir madde var. Çinlilerin, Uzak Doğu mutfaklarında kullanılan bir baharat bu. Yiyeceklere tat vermek için kullanılıyor. Bu baharat, duyarlı bazı insanlarda deri döküntüsü, baş dönmesi, tansiyon düşmesi, astım krizi yapabiliyor" diye konuştu.
"Hasta Bina Sendromu"nun ise büyük gökdelenlerde çalışan metropol insanında görüldüğünü belirten Prof.Dr. Küçükusta, havaları fazla değişmeyen ve pencereleri pek de açılmayan bu binaların kişide baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, gözlerde yanma, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, boğazda gıcık hissi gibi çok çeşitli şikayetleri ortaya çıkardığını da sözlerine ekledi.
Prof.Dr.Küçükusta, ayrıca hastalıkların, o binanın havasını kirleten klimalardan kaynaklanan birtakım maddelerden, yapıştırıcılardan, boyalardan, bilgisayarlardan, fotokopi makinelerinden ve lazerlerden çıkan birtakım elektro-manyetik dalgaların yarattığı kirlilikten meydana geldiğinin tahmin edildiğini belirtti.
ASTIM METROPOLLERDE ÇOK GÖRÜLÜYOR
Kent insanın artık doğal gıdalarla beslenmediğine işaret eden Prof. Dr. Küçükusta, "Fast food tarzı besleniyor, ayaküstü bir şeyler yiyoruz. Ya da, hazır çorbalar, hazır soslar tüketiliyor. Ve bunlarda çok fazla katkı maddesi olduğu için astımdan, deri döküntülerine, alerji komasına kadar pek çok rahatsızlığa yol açabiliyor" dedi.
Astımın metropollerde çok görülen bir hastalık olduğunu belirten Prof.Dr.Küçükusta, "Çünkü kişiler çok fazla koku, sprey, parfüm kullanıyor. Bunlar alerjik duyarlılığı olan insanlarda, astım krizlerinin ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Evlerde artık insanların kedi ve köpekleri var.
Kapalı ortamlarda uzun süre hayvanlarla birlikte olunması da, astımın ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor" diye konuştu. Prof.Dr.Küçükusta, cep telefonlarının da zararlarına değinerek cep telefonlarıyla uzun süre konuşan insanlarda da bazı beyin ve cilt rahatsızlıklarına rastlandığını da ifade etti.
METROSEKSÜELLER DİKKAT
Prof. Dr. Rasim Küçükusta bir başka metropol hastalığının ise metroseksüel erkeklerde görüldüğüne dikkat çekti. Bunda da yine alerjik rahatsızların başta geldiğini belirten Prof.Dr.Küçükusta, "Erkekler, şimdiye kadar pek manikür, pedikür, saç bakımı, cilt bakımı gibi şeyler yaptırmazlardı.
Bu yapılan işlemler ve bu işlemler sırasında kullanılan ürünler ciltte bir takım alerjik hastalıklara yol açıyor" dedi. Erkeklerin kullandığı takıların da zararları olabileceğini kaydeden Prof.Dr.Küçükusta, "Bu takıların yarattığı alerjik deri hastalıkları var. Bunlar da kurdeşen, egzama dediğimiz, deride kaşıntı, kabartı ve kızarıklara neden oluyor" diye konuştu.
Metroseksüellerin vazgeçemedikleri bir başka alışkanlığın ise dövme ve piercing olduğunu dile getiren Prof.Dr.Küçükusta, özellikle piercing kullanımında dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdi. Piercing sırasında AIDS, Hepatit gibi ciddi hastalıklar bulaşabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Küçükusta, "Piercing yapılan yerlerde çeşitli enfeksiyonlar (mantar, bakteri) ortaya çıkabiliyor. Veya lenf bezlerinde şişmeler olabiliyor" dedi.
BUNLARIN ENGELLENMESİ BİR DEVLET POLİTİKASI HALİNE GETİRİLMELİ
Bu tip hastalıklardan korunma yollarına da değinen Prof.Dr.Küçükusta, bu durumun öncelikle bir devlet politikası haline getirilmesi gerekliliğine işaret etti.
Okulların, evlerin mümkün olduğu kadar şehir dışında veya tam tersi olarak fabrikaların, endüstriyel kuruluşların şehir dışına itilmesi gerektiğini belirten Prof.Dr. Küçükusta, "Bunun yanında kişilerin de kendilerinin yapabileceği şeyler var. Kişiler mümkün olduğu kadar şehir dışına çıkmalılar. Evlerde mümkün olduğu kadar yün yatak, halı, oyuncak gibi alerji yaratan ürünlerin azaltılması sağlanmalı.
Örneğin sigara içmek bu hastalıklar açısından çok önemli bir faktör. Hem insanın sigarayı kendi içmesi zararlı, hem de içilen ortamlarda bulunması aynı ölçüde rahatsız edici. Böyle ortamlardan uzak kalmak ve olabildiğinde doğal gıdaları tüketmek gerekiyor. Daha çok yeşil sebze, meyve tüketimine ağırlık vermek ve karbonhidratlı yiyeceklerden uzak durmak etkili olabilir" diye konuştu.
(ANKA)
Yayın tarihi: 5 Şubat 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/05//haber,E3EC21EB314A4462A0D67ADFB2553966.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.