kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Ocak 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Tanrı ve Sezar

Dünya "Tanrı'nın hakkı Tanrı'ya, Sezar'ın hakkı Sezar'a" ilkesinden yola çıkılarak özel yaşam ile kamusal alan arasındaki sınırların kalın çizgilerle çizildiği Aydınlanma Çağı'nın öncesine mi dönüyor?
Nicolas Copernic ve Galileo Galilei'nin karanlık tünele tuttukları ışığın peşinden yürüyen Montesquieu, Michel de Montaigne, Tycho Brahe, Francis Bacon, Denis Diderot, Blaise Pascal, Gottfried Wilhelm von Leibniz, Thomas Hobbes, John Locke, Baruch Spinoza, David Home, Isaac Newton, Rene Decartes'ın insanoğluna müthiş ufuklar açtıkları 300 yıllık dönemin sonu geldi mi?
Özellikle de o çağa damgasını vuran Immanuel Kant'ın öğretileri tarihin tozlu arşivlerine mi kaldırılacak?
Şimdilik pek o kadar değilse bile, dini veya inancı özel yaşamla sınırlayan surlarda kocaman gedikler açıldığını, Tanrı'nın iri adımlarla Sezar'ın hak ve yetki alanına doğru ilerlediğini söylemek pek de yanlış olmaz.
Kastımız Türkiye ya da sadece Türkiye değil. Tüm Batı'da din 300-320 yıl önce yitirdiği mevzileri geri alma yolunda ciddi hamleler yapıyor.
Son 50 yılın en tutucu, en gerici, hatta en yobaz ruhani lideri olan Papa 16'ncı Benedictus'un, yani Joseph Ratzinger'in öncülüğünde inancı aklın önüne koyan bir "Tarik", Katolik dünyasına pençesini attı.
Şu sıralar İtalya'da olanları izlediniz mi? Papa, Roma'daki 150 bini aşkın öğrenciye sahip La Sapienza ("Bilgi" anlamına geliyor) Üniversitesi'nin Rektörü Renato Guarini tarafından yeni akademik yılın başlaması törenine onur konuğu ve konuşmacı olarak davet edildi. Üniversite ayağa kalktı. Öğretim üyeleri, "Yobaz Papa'ya hayır" kampanyası başlattılar. Ardından öğrenciler üniversiteye gelirse Papa'ya dünyayı dar edecekleri tehdidi savurdular. Gerekçeleri: Papa'nın Papa olmadan önce, henüz kardinal olduğu yıllarda, 1990'daki bir konuşmasında, Avusturyalı filozof Paul Feyerabend'e dayanarak, dünyanın yuvarlak olduğunu ve güneşin çevresinde döndüğünü söylediği için hapse atılan Galileo Galilei'nin yargılamasının "Makul ve adil olduğunu" söylemesi.
Yani, engizisyon anlayışına destek vermesi.
Öğretim üyeleri ve öğrencilerin tavırları sonucu Papa'nın La Sapienza Üniversitesi'ne gitmekten vazgeçmesine tepkiler ne oldu dersiniz? Buyurun: İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano (eski bir komünist), Papa'ya mektup yazarak üzüntülerini bildirdi. Başbakan Romano Prodi, üniversiteyi kınadı. İtalyan basını öğretim üyelerini ve öğrencileri "Din düşmanlığı" ve "Laiklikle ilgisi olmayan fanatizm"le suçladı.
Alın bir örnek daha: ABD'nin saygın Bilimler Akademisi başkanlık yarışı için iki partideki, ama özellikle Cumhuriyetçi Parti'deki önseçimlerde, adayların "Yaratılış" veya "Akıllı Tasarım" teorilerine sarılıp, "Evrim" teorisine yüklenmelerini bir bildiriyle şiddetle kınadı.
Düşünün; Cumhuriyetçi Parti'nin şimdiliken güçlü adaylarından biri Baptist rahip (Mike Huckabee), diğeri fanatik Mormon (Mitt Romney). Başkan George Bush döneminde Beyaz Saray'ın Evanjelist Hıristiyanlar tarafından yönetildiğini de unutmayın.

Sarkozy-Kant savaşı
Ya laiklik ilkesinin yaratıcısı Fransa'ya ne dersiniz? Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, laikliğin "Fransa'yı Hıristiyan köklerinden koparmaya çalıştığını" söylüyor, eğitimde dinin öğretmenlerin bellettiklerinden daha önemli olduğunu iddia ediyor, "İnanan insan umut eden insandır. İnanan insanların artması Cumhuriyet'in çıkarınadır" diyerek içini henüz doldur(a)madığı "Pozitif laiklik", yani "Yapıcı laiklik" kavramını ortaya atıyor. Kesinlikle tarihe geçecek bir cümlesi daha var: "Tanrı insanları kul etmedi, özgürleştirdi."
Bu yorumuyla Immanuel Kant'a meydan okuyor veya cevap veriyor. 300 yıl kadar önce Kant, "Aydınlanma nedir" sorusunu şöyle açıklamıştı: "İnsanın kulluktan çıkıp sorumluluğunu bizzat üstlenmesidir."
Bitmedi; İspanya Başbakanı Jose Luis Zapatero'nun "Yurttaşlık bilgisi" derslerindeki dini izlerin silinmesi" kararı üstüne güçlü İspanyol Katolik Kilisesi'nin açtığı savaş var.
Elbette dinin geri dönüşünün Türkiye'ye etkilerini de ayrı bir yazı konusu yapacağız.
Ama ülkemizde giderek kızışan tartışmaların bu evrensel gelişmelerin veya akımların ışığında yorumlamasının, hiç değilse laikliğin kazanımlarını tehlikeye atmayacak bir senteze ulaşılmasında "Pozitivist" bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz...