UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Boğum boğum düğüm
Soruları basit soralım mı?
Basit soruyla vicdan yoralım mı?
Zurnanın zırt dediği yerde duralım mı?
Hadi, basit soralım:
1. Türbanın (özellikle üniversiteli genç kızlarda) aile, mahalle baskısıyla takıldığını, kadına baskı olduğunu düşünenler (haklıdırlar bazen); hakikaten "kendi iradesiyle" takıldığı, bağlandığı, tercih edildiği durumlarda ne diyebilir?
2. Türbanın (özellikle üniversiteli genç kızlarda) çıkartılması kuralının, inanç özgürlüğüne, eğitim hakkına, bireye ve kadına baskı olduğunu düşünenler (haklıdırlar sık sık); küçük yaşlarda veya sonra, hakikaten baskı veya korkuyla takmak zorunda kalanlar için ne diyebilir?
Bu iki soru, bir yığın tezin bozum, boğazların boğum, dillerin düğüm olduğu yerdir.
Çünkü;
"Özgürlük kısıtlaması ve baskı" ya karşı bir cephede yer alanların "özgür seçim, irade" üstüne söyleyebileceği pek bir şey yoktur.
Her ikisinin de. Yani, hiçbirinin.
"Kadına özgürlük" talebinin "laik cephesi"; genç kızın, kadının başka türlü seçim yapma özgürlüğünün sınırlanmasında, baskıyla baş açılmasında beis görmez.
"Kadına özgürlük" talebinin "türban cephesi" ise; genç kızın, kadının hakikaten baskı ve korkuyla örtündüğü, baskıyla baş örttüğü durumların lafını dahi etmez.
O yüzden, her ikisinin de memleket gidişatına, hayat akışına, kanunlara, gerilimlere, uzlaşmalara katkıları olmakla birlikte...
Sık sık al birini vur ötekine!
Çünkü her iki cephenin de;
Zaten cephelerden kopmuşların, aşmışların, belki arada, belki dışarıda kalmışların haricinde;
Kökten inançları, bağlılıkları, bağımlılıkları, tepkileri, öfkeleri, şablonları, reçeteleri, tanımları, manaları, çözümleri vardır ama; kökten bir demokrasi, cumhuriyet, özgürlük, adalet, hukuk, eşitlik, kardeşlik, maneviyat donanımı, her baskıya isyanla dolu adil bir iç dünyası yoktur.
İnanç, bilgi, bilmişlik, okumuşluk, papağanlık, lafazanlık demiyorum; çok daha derin, çok daha huzursuz edici bir şey.
Muhtemelen çok daha huzur verici bir şey!
Memleketimin uçsuz bucaksız, dur duraksız, dini ya da laik imanlı ama çoğu zaman izansız ve insafsız cephelerine başka sorular da sorun: Dayatmanın, baskının, zorlamanın, ağacı yaşken eğmenin;
Odun yerine koymanın, kütük gibi yontmanın, kereste gibi rendelemenin;
Çocuk kalbini, zihnini esir almanın, yetişkini rehin tutmanın;
İnsanları her an köleleştirmenin;
Kimliğini, kişiliğini, halini, vaktini, aczini, endişesini, korkusunu, çaresizliğini istismarın her türden, her biçimde bin bir örneğine karşı;
Hangi baskıya, dayatmaya karşı, hakiki kalpten, hakikatli vicdanla, hakikaten özgürlükten, adaletten, yana nasıl tavır aldıklarını veya nerelerde almadıklarını, nerede akıllarına dahi gelmediğini bir sorun. Sorun kendinize hele bir.
Milyonlarca çocuğun dini veya laik
"inançlar" a sorgusuz sualsiz teslim olabilmesini, buna eğitim, öğretim, özgürlük denmesini;
Hiç aklınıza gelir mi mesela, binlerce çocuğun ister onur ve gururla, ister mecburiyetten, aileleri (babaları) tarafından teslim edildiği askeriyede, subay veya astsubaylık yolunda, ağır tazminat ve ceza korkusuyla yıllarca mecburi hizmete bağlanmasını;
Onlardan da çaresiz başka binlerin, binlerce dilsizin bazen gelenek, bazen modern iş ortamı vesaire yoluyla tüm hayat boyu baskıya maruz kalmasını
vicdanınızın hangi özgürlükçü parselinde mesele edersiniz?
Sadece güğümlerimiz değil, düğümlerimiz de kalaylıdır bizim!
Yayın tarihi: 20 Ocak 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/20//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.