Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi, nikâhsız yaşadığı eşi tarafından terkedilen kadının manevi tazminat talebini oybirliğiyle reddetti. Karardan çok gerekçesi çarpıcı: "Reşit kişi olan davacının yasal bir evliliğin nasıl gerçekleşebileceğini bilmemesi düşünülemez.
Hiç kimse, kendi kusurunun getirdiği sonuç acı da olsa, ıstırap da verse, katlanmaktan kurtulamaz. " Özeti: "Evlilik dışı birlikteliğe razı olan sonucuna razı olur."
Yargının evlilik dışı birlikteliklerden doğan hukuki sorunlara yaklaşımında kendi açısından tutarlı bir çizgi izlediğini söyleyebiliriz:
Örneğin Yargıtay 21'inci Hukuk Dairesi, iş kazasında ölen bir işçinin birlikte yaşadığı, üstelik çocuk sahibi olduğu eşine verilecek tazminatı "Nikâhsız yaşadığı" gerekçesiyle oyçokluğuyla budadı.
Yargıtay 13'üncü Hukuk Dairesi bir kadının nikâhsız yaşadığı erkeğin kendisine aldığı evin bedelini, ayrılmaları durumunda ödemesi gerektiğine hükmetti. Hem de oybirliğiyle.
Danıştay 11'inci Dairesi, PKK'lı teröristlerce öldürülen geçici köy korucusunun "Resmi nikâhlı olmayan" eşine dul aylığı bağlanmasını reddetti. Yine oybirliğiyle.
"Onlar aile değil!" Yasama ve yürütmenin nikâhsız yaşayan çiftlere bakışı da yargıyla örtüşüyor. Geçen yıl aile içi şiddete hapis cezası getiren yasanın Meclis'te görüşülmesi sırasında CHP'liler "Nikâhsız çiftlerin de koruma kapsamına alınmasını" istedi, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, "Onlar aile değil" diye karşı çıktı, AK Partili milletvekillerinin oylarıyla öneri reddedildi. Anımsayacaksınız; yeni Türk Ceza Yasası'nın görüşülmesi sırasında TürkiyeAB ilişkilerini sarsan "Zina" tartışmalarında da nikâhsız çiftlerin hukuki durumu epey gürültüye neden olmuş, kamuoyu "Çağdaş değerler" ve "Aile değerleri" diye kamplara ayrılmıştı.
Aile elbette toplumsal çözülmenin önündeki en güçlü seti oluşturuyor. Hele Avrupa'daki tabloya bakınca aile kurumunun önemi, hatta kutsallığı çok daha iyi anlaşılabiliyor. İngiltere'den İtalya'ya, Fransa'dan Norveç'e, İsveç'ten İspanya'ya kadar AB üyelerinin çoğunluğunda evlilik akti yapmadan birlikte yaşayan çiftler, aile kabul ediliyor, "Aile içi şiddet" yasaları onları da kapsıyor. Yine bu ülkelerin çoğunda ayrılık durumunda mali açıdan kayba uğrayan tarafa nafaka bağlanıyor. Başta Fransa olmak üzere bazıları eşcinsel birlikteliklerine bile "Nikâhsız ortak yaşam" statüsü tanıdı.
Sonuç? İşte dün gelen haber:
Fransa'da geçen yıl doğan çocukların yüzde 50.50'si, yani yarıdan fazlası evlilik dışı birliktelikler sonucu dünyaya geldi. Bu oranın bir yıl önce yüzde 48.40 olduğu belirtiliyor. Anlamı: Nikâhsız evlilikler sürekli ve düzenli olarak artıyor.
Toplumu bir arada tutan değerlerin aşınması, yozlaşma, çürüme bir yana; bu gelişmenin ağır sosyal faturası da var. Fransa'da nikâhsız evliliklerin çoğu uzun ömürlü olmadığı için, bu çiftlerin çocukları ya annesiz büyüyor ya da babasız. Bu sevgi ve şefkat eksikliği veya açığının çocuğun gelişme çağında çocuğun karakterini nasıl etkileyeceğini siz düşünün.
Ya örf ve adet kurbanları? Bununla birlikte, bizzat Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın araştırmasına göre, Türkiye'deki kadınların yüzde 20'sinin, bir başka deyişle her 5 kadından birinin nikâhsız evlilik hayatı yaşadığı gerçeğini de göz önünde bulundurmamız gerekiyor. "Düzeyli birliktelik" diye geçiştirilen "Metresler" ve büyük kentlerde özgür iradeleriyle nikâhsız beraber yaşayanlar bu oranda marjinal yere sahip. Asıl pay "Kumalar"da, "İmam nikâhlılar"da. Ve onların durumu Yargıtay kararının gerekçesinde belirtildiği gibi, "Kendi kusurunun getirdiği sonuç acı da olsa, ıstırap da verse, katlanmaktan kurtulamaz" diye değerlendirilemez. Çünkü
onlar töre, adet, gelenek, örf dediğimiz, toplumsal hayatımızın mayalarından olan "Kültür"ü yaratan "Değerler"in mağdurları. Yukarda sıraladığımız örnekler arasında yer alan Yargıtay 21'inci Hukuk Dairesi'nin, iş kazasında ölen işçinin birlikte yaşadığı eşe verilecek tazminatı "Nikâhsız yaşadığı" gerekçesiyle budayan kararına muhalif kalan kadın yargıç Serpil Özgenç "Karşı oy"unu bu yaraya veya gerçeğe dayandırmıştı: "Anadolu'da adet ve örf gereği ömür boyu nikâhsız yaşama riskiyle ezilen kadını, hukuk önünde de bu derece zayıf duruma düşürmek, adalet hislerini rencide etmekten başka bir sonuç getirmez."
Özgür iradesiyle evlilik dışı birliktelik yaşayan kadın ile iradesi dışında nikâhsız evliliğe zorlanan, mahkûm edilen kadının aynı kefeye konulmalarına son verecek hukuki bir çözüm bulunamaz mı?
Yayın tarihi: 16 Ocak 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/16//haber,B4C2C2E187BD49F989F854474FF714FC.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.