Türkiye'nin değerli evladı, sevgili meslektaşımız Hrant Dink geçen yıl bugün alçakça katledildi. Geçen bir yılda Türkiye bahçesinin ne denli güzel bir çiçeğinin koparılmış olduğunu her gün daha da derinden hissettik. Burnumuzun direği sızlayarak.
Geçen bir yılda İttihat ve Terakki'nin, Teşkilat-ı Mahsusa'nın kendileri için tehlikeli gördükleri kişileri öldüren, öldürten kadrolarının 85 yıl sonra bile devletin derin birimlerinde varlıklarını sürdürdüğünü gördük. Her gün daha çok ürkerek, daha çok dehşete kapılarak.
O kadrolar "Serbesti" gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi'yi önce tehditle susturmaya çalıştı, sindiremeyince 6 Nisan 1908 akşamı Galata Köprüsü üstünde öldürdü. Sırtından 3 kurşunla.
O kadrolar "Seda-ı Millet" gazetesinin başyazarı Ahmet Samim'i uslandırmak için gözdağı verdi. Dönemin Dahiliye Nazırı ünlü Talat Paşa onu makamına çağırarak bizzat uyardı. Susmayınca 9 Haziran 1910 akşamı Bahçekapı'da ensesinden vurularak öldürttü. Hrant Dink için hazırlanan ve uygulanan senaryoya ne kadar çok benziyor, değil mi?
Abdülkadir'lere ulaşmak Ahmet Samim de, tıpkı Hrant Dink gibi öldürüleceğini hissediyordu, biliyordu, ürkek bir güvercin gibi hep tetikte olmaya çalışıyordu. Çok sevdiği Beyoğlu'na çıkmaktan bile korkuyordu. Dostu Kıbrıslı Şevki'ye yazdığı mektupta şöyle diyordu:
"Kardeşim Şevki; sana gayet 'confidentiel' (gizli) ve namusuna tevdi edilmek üzere bir 'müjde' vereyim. Fakat bunun hariçte (dışarda) işaası (duyulması) etrafımda dolaşan tehlikeyi daha da yakınlaştırmaktan başka bir şeye yaramaz. İttihat ve Terakki Cemiyeti idamıma hükmetmiş. İdam olunacağım. Bunu nim (yarı) resmi bir suretle tebliğ ettiler. Haberin olsun. Yalnız arkadaşlardan bir şey rica ediyorum; bana Hasan Fehmi'ye yaptıkları gibi mükellef bir cenaze alayı tertip etmesinler. Demirci köyünde, bir bayır tepesinde küçük ve garip bir köy kabristanı var. İstiyorum ki, beni oraya defnetsinler. Emin ol ki, kalbimde hiçbir korku duymuyorum. Bana dindarane bir tevekkül geldi. Ölmeye razı, hazırım."
Katil 16 yıl sonra İzmir Suikasti sanıklarını yargılayan İstiklal Mahkemesi'ndeki sorgulamalar sırasında ortaya çıkarıldı. Cumhuriyet'in ilk Ankara Valisi olan ve Atatürk'e suikast planlayan kadroda yer alan Abdülkadir Bey öldürmüştü Ahmet Samim'i.
Hrant Dink'in katili olarak kemik yaşı 19 olan (Şimdi 20'yi bulmuştur herhalde) bir genç yargılanıyor. Ama
suikaste karar verenler, planlayanlar, uygulayanlar, uygulatanlar bilindiği, en azından tahmin edildiği halde, devletin ulaşılamayan birimlerinde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Haklarındaki suç duyurularından zerrece çekinmeden. Dink Ailesi'nin avukatlarınca hazırlanan ve İçişleri ile Adalet bakanlıklarına verilen raporlardaki "Cinayet öncesinde, uzunca süreye yayılan cinayete hazırlık süreci ilgili birimlerce tüm ayrıntılarıyla biliniyordu" tespiti bile kıllarını kıpırdatamıyor.
Çünkü siyasi iradenin isteksizliğini görüyorlar, istense bile kendilerini koruyan zırhların kolay kolay delinemeyeceğini biliyorlar.
Bugün "Agos" gazetesi önünde "Hrant Dink'i unutmadık, unutmayacağız" diye haykırılacak. Onlar da İttihat ve Terakki'den miras nasırlaşmış kalpleri ve körelmiş insanlıklarıyla kafalarını sallayacaklar, gülüp geçecekler.
Yayın tarihi: 19 Ocak 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/19//haber,43FECACF40AE47ECB40F43A42A21846A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.