Bazı doktorlar, hastanın yaşı, öğrenimi ya da görünüşü ne olursa olsun ona 'sen' diye hitap etmektedirler. Yirmi yaşındaki tıp öğrencileri bile, hastaya 'sen' diyorlar. Tıp eğitiminde 'insanlara nasıl hitap edileceğini söyleyen' bir hoca yok mu? Aydemir A.
Önceden aralarında samimiyet olmaksızın, karşısındaki kişiye 'sen' diye hitap etme davranışı, hekimlerde oldukça yaygındır. Bu, hekimi, adeta yarı tanrı gibi gören mistik tıp dönemlerinden kalma bir alışkanlıktır. Kendisine duyulan aşırı saygı ve ona atfedilen olağanüstü güçten olsa gerek, hekim bu hakkı kendisinde görmektedir. Geçmişte tıp, bir meslek, bir geçim yolu olarak değil; insanın insana acıma duygusundan köklenerek; hastaların, yaralıların acı ve ıstırabını dindirmek üzere koşulsuz bir hayır hizmeti şeklinde verilmiştir. Bunun sonucunda, hizmeti alanlar, verenlerin karşısında boynu bükük durmuşlar ve daima hekimlere karşı minnet beslemişlerdir.
HEKİMLER BAZEN EMİR VERİR
Hekimlik mesleğinin otoriter yapısını, kişisel alçakgönüllüğü ile dengeleyemeyen bazı hekimler, hastayla eşit ilişki kurmakta zorlanmaktadırlar. Bunun sonucudur ki hastalar, hekimlerin kendileriyle pek konuşmadığından yakınırlar. Konuştukları zaman da, az konuşurlar. Genellikle "Geç şuraya, aç sırtını, git bu filmi çektir, yarın sabaha aç kal, bir daha sigara içme, her gün yarım saat yürü" şeklinde emir ve komutlar verirler. Bundan öte, hekimler, hastanın da çok fazla konuşmasından haz etmezler. Sorulmadıkça konuşmamasını, sorulara kısa cevaplar vermesini isterler. Kimi sorularını duymazlıktan gelirler. Bu asıl olarak, çoğu hekimin tercih ettiği paternalistik (babacıl) hasta-hekim ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Buyurgan hekim, ilk karşılaştığı andan itibaren hastasına baskın davranmakta, inisiyatifi eline alıp, hastayı yönetmeye başlamaktadır. Bu eğilim 'sen' demekle kalmamayıp, bazen hastaya bağırma, azarlama şeklinde de tezahür edebiliyor.
TIPTA HİTAP DERSİ YOK
Oysa aynı hekim örneğin mahkemede, hakimin kendisine 'sen' demesinden veya kendisiyle emir kipiyle konuşmasından çok rahatsız olabilmektedir. Bir hekimin poliklinikte muayene olmak için bekleşen hastasına "Şimdiye kadar neredeydin, neden ilacını kullanmadın, hala sigara içmeye devam edersen işte böyle hastalanırsın" şeklinde azarlaması; borcunu ödemeye giden vatandaşa, banka memurunun "Priminizi yatırmaz, son güne kalırsanız, işte böyle beklersiniz" diye bağırmasından farklı değildir. Çoğu tıp fakültesinin eğitim programlarında, hasta-hekim ilişkisi, hasta hakları, tıp meslek etiği gibi derslere, maalesef yeteri kadar önem verilmemektedir. Bu dersler, genellikle birinci sınıflarda anlatılmakta ve öğrenciler, daha kliniğe çıkıp hastayla karşılaşmadıkları için derslerde edindikleri bilgileri pratiğe dökememekte ve teorik bilgi de kısa sürede uçup gitmektedir. Bazı tıp fakültelerinde, tıp etiği öğretim üyesi yoktur. Ancak ilginç olan şudur ki, bu durumdan rahatsız olan okuyucum da, sorusunda yaşı, öğrenimi ya da görünüşüne bakarak, kimi insanlara 'sen' denilebileceğini varsaymaktadır. Oysa, kim olursa olsun, her insan saygıyı hak etmektedir. Kendimiz için istediğimizi, başkaları için de istemedikçe olgun bir insan sayılabilir miyiz?
Yayın tarihi: 18 Ocak 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/18/gny/tozlu.html
Tüm hakları saklıdır.