'Hayatımın en eğlenceli gecesiydi' dediğiniz zamanların hiçbiri, 31 Aralık akşamına rastlamaz. Eğlenmek için en çok yırtınılan akşam olmasına rağmen 31 Aralık'lar hep ve tam bir fiyaskodur. "İlle de eğleneceğiz" beklentisi, "coştukça coşmalıyız, çok ama çok gülmek zorundayız!" kasması, geceyi hayal kırıklığına dönüştürmeye yetiyor zaten. O yüzden bugün, yarın akşamla ilgili öyle uzun boylu hayaller kurmayın. Ama bunun yanında da kendinize özen göstermeyi ihmal etmeyin. Acayip süslenin mesela. O minik kraliçe taçları çok moda. Hangi bijüteriye girseniz bir tane bulursunuz. Bulunuz, kafanızın orta yerine takınız. Siz, "ben kraliçeyim" diyorsanız, kim buna itiraz edebilir ki? Ya da itiraz etse ne olur? Biz içimizde kendimizi nasıl hissediyorsak, dışarıya yansıyan görünütümüz de odur, unutmayın.
KOKOŞ OLUN!
Ne diyorduk? Yarın akşam kokoşluğun dibine vuralım diyorduk. Kırmızı oje, jartiyer, takma kirpik, takma saç, kırmızı ruj... Allah ne verdiyse... O gece yüzünüzün ortasına kırmızı palyaço burnu bile taksanız kimsenin umru olmaz zaten. Aman rüküş olur muyum, komik durur muyum, demeyin. Ayrıca sakın ama sakın bana, "o jartiyerleri, ojeleri kime göstereceğim, hayatımda kimse yok kiiii!" demeyin. Ya da, "takıp takıştırsam ne olur, benim sığırtmaç hiçbirini farketmez, bön bön bakar, hiçbir şey söylemeden kafasını çevirir", demeye yeltenebilirsiniz. Sakın denemeyiniz. Çünkü bu gece siz, kendiniz için süsleneceksiniz. Herkese, her şeye, bütün 'söylemeyenlere' inat gece boyunca: "Ohhh iyi ki varım, iyi ki ben benim hayatımdayım, yaşasın ben, en birinci ben" gibi psikopat cümleler kurun. Kendini sevmeyeni kimse sevmez, bunu da unutmayın. İçinizdeki peri kızını canlandırın. "Hem fazla beklentiniz olmasın diyorsun, hem de şunu yapın bunu yapın diyorsun!" da demeyin bana. Siz kendinizi güzel, güçlü, enerjik hissederseniz, zaten ister istemez güzel vakit geçireceksiniz, emin olun. Bu yazı sadece kadınlara hitap etti biliyorum. Ama ne yapalım: "Tanrı kadını korusun. Erkek nasıl olsa başının çaresine bakar!" Haa, bu arada, alkol konusunda sapıtmayın lütfen. Yılın ilk gününü klozetle sarmaş dolaş geçirmeyin. Baktınız içinizden, mekândaki herkesi sarılıp öpmek geliyor, veya en can düşmanınızı arayıp, duygusal bir kutlama yapmak geliyor, anlayın ki sınırdasınız. Hemen soda limona geçiniz, üzerine acı kahvenizi içip temiz havada şöyle bir yürüyünüz. Ertesi gün bana dua edeceksiniz. Ve Allah'ım lütfen bu öğütlerim, bari bu kez, 'ele verir talkını kendi yutar salkımı' olmasın. Ben de ayarımı bileyim. Lütfen.
DÜNYAYI GEZİN!
Bu geceyi ister önemseyin ister önemsemeyin. Siz yine de geceyarısı, tam da tarihin değiştiği saniyelerde yani, aklınızdan, bu yıl başınıza en çok neyin gelmesini istiyorsanız onu geçirin. Dileyin. İsteyin. Dua edin. Çok çok istediğiniz bir şeyse hatta, yalvarın. Denemekten ne çıkar. Örneğin ben kendi adıma; Sigarayı bırakmak değil, nefret etmek istiyorum. Tüm zamanların değişmez dileği olarak bir bebek istiyorum. (Üstelik "evlenmesem de olur" diyeceğim ama, annemle babam çok üzülecek, o yüzden demiyorum.) Kredi kartlarımdan sonsuza dek kurtulmak istiyorum. Saçlarım daha da kıvırcık olsun ve ben daha da zayıf, adeta çöp kadın olayım istiyorum. Spora karşı içimde birden önlenemez bir sevgi, istek oluşsun istiyorum. Kedisavar özelliği olan, Cacık'ın üzerlerinde tırnaklarını törpülemeyeceği türden iki adet kocaman koltuk istiyorum. Dünya haritası üzerinde ayak basmadık yer bırakmayım istiyorum. O seyahatlerde yanımda,
Lost'daki Jack gibi bir adam olsun istiyorum. Tamam tamam saçmalamaya başladım, susuyorum. Kısacası ben, kendime "mutluluktan orta yerimden çatlayacağım" bir yıl diliyorum.
Yayın tarihi: 30 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/30/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.