Sevgili Ayşe (Özyılmazel) 3 Aralık akşamüzeri Ünal'a telefon etmiş.. "Bu gece Akatlar'a, Hıncal Ağbi'nin 50'nci yılına gelemeyeceğim. Okan durumlarını biliyorsun. Bu gece orda tüm kameralar üstüme gelir, dayanamam.."
İlk bakışta, makul değil mi?..
Hiç değil oysa..
Bir..
Bir ilişkiyi kaldıramıyorsan girme derler adama.. İçin rahatsa, kendine güveniyorsan, taşı o zaman.. Nitekim dün SABAH'ta fotoğrafı gördüm.. Okan'la Ayşe, Beyoğlu'nda bir kulüpten çıkıyorlar. Altı mikrofon saydım önlerinde, o küçük resimde..
İkincisi.. Asıl önemlisi Sevgili Ayşe..
3 Aralık'ta benim meslekteki 50'nci yılım kutlanmasaydı da, Teşvikiye Camisi'nden cenazem kalksaydı.. Bu defa orası 10 misli kalabalık olacaktı. 10 misli fazla kamera, 10 misli fazla gazeteci olacaktı. Ama sen gelecektin.. O kalabalığın içinden ite kaka geçecek, musalla taşının üstündeki tabuta kapanıp ağlayacaktın..
Bırak şimdi "Ne demek.. Allah gecinden versin, Allah göstermesin" Ben bunları değil, gerçek yanıtı istiyorum..
Gelirdin.. İki elin kanda olsa gelirdin.. Babanın yanında Bodrum'da olsan, atlar uçağa gene gelirdin..
Senin gibi o gece, Ellinci Yılıma gelmeyen pek çokları da gelirdi.. Cami avlusu dolar taşar, yollar tıkanırdı..
Niye?..
Niye insanların mutlu günlerine katılma konusunda bu kadar itinasız, bu kadar ucuz bahaneci oluruz da, cenazelerini ille de kaçırmayız?.. Öldüğüm gün, cami avlusunda olacakların hiç biri umurumda değil biliyorsun değil mi?.. Bunu kaç defa yazdım da üstelik..
Umurumda değil..
Ben, beni sevenleri yaşarken yaşamak isterim.. Efendim davet edilmedik!..
Cenazeye davet mi var.. İki satır gazete ilanına koşmuyor mu herkes.. Hatta Hürriyet'in en az 100 bin tirajı, "Aman bugün cenaze varsa kaçırmayalım" telaşında olanlardan gelmiyor mu?..
Benim gecemin de gazetelerde ilanları çıktı. Yığınla gazetede, yığınla gün.. "Giriş serbest" diyerek..
Ben yazdım.. "Davetsiz, biletsiz" diye..
Gelen geldi.. Gelen niye geldi peki?..
O zaman gelmeyen niye gelmedi?..
Çünkü biz mutlulukları paylaşmayı bilmiyoruz.. "Katılmak" nedir bilmiyoruz..
Cenazelere "Görev" diye gidiyoruz.. Ya da kendi vicdanımızı rahatlatmak için.. Ya da ölen ünlüyse, görünmek için.. Kimse alınmasın..
Benim dostlarım cenazeme gelmesinler.. Bana faydası yok.. Yaşarken göstersinler, sevgilerini, sıcaklıklarını.. İlgilerini..
Meslekte 50 yıl.. Bir, tek bir meslek kuruluşundan kutlama gelmedi bilir misiniz?.. Üyesi olduğum Spor Yazarları Derneği ve Gazeteciler Cemiyeti dahil.. Oysa bu töreni Beşiktaş Belediyesi değil, onlar yapmalıydı aslında..
Galatasaray kulübünden tek kişi yoktu, bilir misiniz?.. En yakın dostlarım dahil.. Bir çiçek, bir mesaj dahi yoktu.. En Fenerli ve Beşiktaşlı dostlarım tıklım tıklım ordayken..
Siyasilerden iki, sadece iki kişi aradı kutladı.. Bakan
Cemil Çiçek ve eski bakanlardan
Ali Şevki Erek .. Hepsi o.. Hani öteki elli yılı birlikte yaşadıklarım?..
Sevgili Ayşe..
Fulya Terim o sabah çok rahatsızlanmış.. Fatih Hoca hastaneye götürmüş.. Serum bağlayıp müdahale etmişler. Akşam biraz toparlayınca, kesin istirahatle eve yollamışlar.. Eve gitmedi, oraya geldi bilir misin?.. Bir buçuk saat dayanabildi.. Gene fenalaşır gibi olunca kalktılar, mecburen.. Ama geldi.. Niye geldi Fulya, Ayşe?.. Niye geldi?..
Anladın mı Ayşe?..
Farkı anlayabildin mi?..
Bugünkü Tüm Yazıları
İnsanları yaşarken sevmek yaşarken anmak..
Yayın tarihi: 8 Aralık 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/08//haber,68A198879E284C24AA4B9E1BD7FF652B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.