Gazeteciliğin öne çıktığı günler vardır.. Farkı fark ettirdiğin, fark ettirme fırsatını bulduğu günler.. Birincisi.. Özel haber yakalar verirsiz.. O ayrı.. O ayrısı da pek kalmadı ya son yıllarda.. Muhabirlik bitti, muhabire para vermek bitti.
Eli kalem tutanı muhabir yapıp, haberleri ajanslardan ucuza temin devri başladı.. Bir de toplumu sarsan, toplumun ilgisini çeken, ender rastlanan günlerde aniden gelişen, herkesin bildiği haberi herkesten farklı verebilmek vardır.. Gazeteler arasında asıl farkı da o gösterir.. Gazetecilik farkını..
Uçak kazası gösterdi ki, o da bitmiş..
Hem de gazetecilik için, farkı yaratmak için en uygun saatlerde olmuş kaza.. Sabaha karşı..
Yani, sabah gazetede toplanmak "Bugün tüm televizyonlar kaza yerinden canlı yayınlar yapacaklar zaten.. Millet de ekran başında olacak. Biz yarın sabah çıkacağız. Herkesin zaten bildiği, ezberledikleri ile çıkamayız.. Televizyonların ötesine nasıl geçeriz, birinci soru bu.. İkincisi.. Tüm gazeteler ayni olayın peşinde, yarın onlardan nasıl farklı oluruz?..
Bol vakitleri var.. Kaza yerine özel görev verilen ekipler gönderebilirler, merkezde kriz masası kurarken.. Konu uzmanı herkese ulaşabilirler..
Kazanın ertesi sabahı gazeteleri aldım ki, "Bu iş bitmiş.."
Yani gazetecilik bitmiş.. Hepsi televizyona yenilmişler..
Ertesi sabah hiç, ama hiçbir gazete, bana bilmediğim yeni bir şey söylemedi, yeni bir haber vermedi.. Bir gün evvelki TV yayınlarının özeti gibiydi hepsi..
En başarısızı da benim gazetem, manşetiyle..
"Atlasjet uçağı Isparta'da düştü.. Ölüme indiler.."
Pes!.. Cumartesi sabahı bunu bilmeyen, yayladaki çoban kalmadı Türkiye'de.. Kazadan 24 saat sonra, ertesi günün gazeteyi farklı kılacak, sattıracak başlık bu mu?.. Malumu ilan.. Bilineni duyurmak..
SABAH, pazartesi sabahı yayınladığı şemayı, iyi bir gazetecilik çalışmasıyla, cumartesi gazetesine yarım sayfa koyabilir, etrafına da en ünlü pilotların görüşlerini, tartışmalarını yerleştirebilirdi.
Başlık da, kazanın ve televizyonların bir adım önüne geçerdi..
"Neden?.."
Bu manşet cumartesi sabahı Türkiye'de vardı.. Gazete yanıtı vermiyordu ama, o an, tüm Türkiye'nin gündemindeki soruyu soruyordu, hiç değilse, bir gün evvelde kalmayıp..
Başlık atmak, bir sanattır, bilimdir, zekâdır, düşüncedir, meraktır, hırstır..
Bütün Türkiye'nin nerdeyse ezber bildiği olayı "Ölüme indiler" diye vermekte bunların hangisi var, söyler misiniz?. İğneyi hep kendime batıracağım bugün..
atv, benim televizyonum da sınıfta kaldı o gece.. Önce
Korcan Karar .. Tanıdığım en heyecanlı gazeteci.. En sevdiğim dostlarımın başında gelir, bilirsiniz.. Ama sorumsuz.. Ama çaylak, stajyer muhabir gibi davranıyor.. Kaza yerinde yaptığı dolaşma, uçak parçalarını eline alıp alıp fırlatması, daha büyük parçaları yerlerde yuvarlaması, yapılmaması gereken şeylerdi. O gece o ekranda
Ali Kırca'nın konuğu, Pilotlar Derneği Başkanı bu rezilliğin altını çizdi..
"Kaza yerinde böyle sorumsuz dolaşılmaz.. Bir vida bile bir kazanın şeklini, sebebini anlatabilir" dedi..
Isparta Valisi, kaza yerinde böyle sorumsuz dolaşan atv ekibini şiddetle kınadı.. Dün sabah da
Özay Şendir kendi köşesinde, örnek vererek, geç bulunan bir vidanın geçmişte El Al uçağının Hollanda'da neden düştüğünü nasıl ortaya çıkardığını örnekledi.
Korcan bu haberi Amerika'da yayınlasa, bugün belki tutuklanmıştı. Bu habercilik değil.. Korcan alınmasın.. İlkellik..
İyi hatırlıyorum, atv HSBC binası bombalandığında da ayni sorumsuzluğu göstermiş, olay alanına polisten bile önce girip etrafı dağıtmayı ve muhtemel delilleri yok etmeyi marifet, bir ayıbı, gazetecilik sanmıştı.
Bu sorumsuzlukların sorumlusu da RTÜK!.. Yapılanın ne kadar korkunç olduğunun farkında bile değiller.
O gece Ali Kırca da başarısızdı. Bir.. Anchorman, haberi okuyan değil, sorumluluğunu taşıyan adamdır. Ben olsam Korcan'ın o görüntülerini yayınlamazdım. İkincisi.. SABAH'ın demin sözünü ettiğim Kaza Şeması'nı atv, cumartesi akşamı ana haberlere yetiştirebilir, akşam stüdyoya davet ettiği uzman pilotla olayı o şema üzerinden konuşabilir, tartışabilirdi. Ama daha bir iki klasik sorudan sonra anlaşıldı ki, Ali adet olduğu üzre yanına konu mankeni çağırmış.
Sorduğu soruların yanıtlarını vermesine bile şans tanımadı. Kendi sorularına, uzmanın ağzından gene kendi cevap verdi. Konuğunun lafını ağzına tıkadı ve yolladı..
O zaman çağırma Ali.. Şov için stüdyoya adam çağrılmaz. Bir şeyi ortaya çıkarmak için çağrılır. Vaktin yoksa konuksuz götürürsün.. Yaptığın hem konuğuna, hem de seyircine ayıptı. Sen Ali Kırca'sın.. Sen yapma!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Farkı fark ettirme günleri..
Yayın tarihi: 4 Aralık 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/04//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.