Belki de hayata dair şöyle temel bir yanılgımız var: Zaten sinir harbi, keder, yıkım, nefret aracı haline getirdiğimiz futbol maçlarındaki "hakem hataları" nı saatlerce ele alıp konuşabilirken, "uçuşların güvenliği" ni zamanında ve layıkıyla düşünememek.
Hakemin vermediği penaltıyı ezbere bilen; ama "sendikasız" olduklarında aşırı uçurulan, "hırslı şirketler" ce Avrupa uçuş ortalamasının iki katı havaya fırlatılan pilotların halinden bihaber medya ve toplum hali.
"Temel simgeler" üstünde didişe didişe; "temel değerler, temel ilkeler, temel kurallar, temel haklar" geliştiremeyen, "temel sorunlar" ın esas temelleri üstüne düşünme kabiliyetini yitirmiş bir siyaset, üniversite, gazetecilik ve vatandaşlık vaziyeti.
Dün sabah bunları da düşünerek bir
"konuşma" yapacağım Kadir Has Üniversitesi'ne gidiyordum.
Arabada yanı başımda, geçenlerde bir yerde görevliye teslim ettiğimde herhalde
"kaldırım üstüne de" park etmiş olmalı ki, o yüzden yazılmış trafik cezası vardı. Hakkıyla olmalı elbette.
Ne var ki, daha Bismillah yola çıkar çıkmaz manzara şuydu: Aynı
"Trafik Bölge" ye bağlı cadde ve sokaklarda, her günkü gibi, saatlerce yolları, kaldırımları gasp eden büyük servis şirketlerinin araçları dizi dizi yatmıştı.
Sakat ve bebek arabalarının geçebilmesi için yapılmış özel kanalları dahi kapatan, herkesin vergisiyle kamu malı olan kaldırımları ezip gömen, yayaları caddeye döken bir şiddetle.
Büyük şirketlerin en büyük yüzsüzlüklerinden biri olan
"servis araçlarını kaldırımlara, yollara kusarak" her yeri küstahça zaptedebilmesi,
"al al, bal bal" servis şirketleri marifetiyle adeta yağmacı bir fethe dönüşmüştü.
Aynı, iki lahmacuna kaldırımları hepimizden çalabilen ve amirimin, memurumun pek şey etmediği büyük kebapçılar gibi.
"Polise hakaret ve mukavemet" i haklı olarak önemseyen ve
"kontrollü zor kullanımı" üstüne açıklama yapan Bakanım, Valim, Emniyet Genel Müdürüm, Emniyet Müdürüm, İlçe Emniyet Müdürüm, Trafik Amirim, Başkomserim, Komserim, memur kardeşim;
"Vatandaşa hakaret, kanuna her an mukavemet" küstahlığıyla, aslında kanunla manunla da alay eden büyük şirketlerin kaldırım gaspları karşısında, eminim çok üzülüyor ama pek bir şey yapmıyorlardı.
Şirket sahipleri güçlü müydü ne!
Tek tek el ve bel bükebilen kanun ile kanun adamı, arsız, küstah,
şirret şirket şiddeti karşısında küçücük mü kalıyordu?
Yayın tarihi: 4 Aralık 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/04//haber,58E07041D1F94BD6903982487E6F5498.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.