Bilime adanmış hayatlar

Atlasjet uçağının düşmesiyle, aralarında iki profesörün olduğu altı fizikçi de hayatını yitirdi. Bunlardan biri de Boğaziçi Üniversitesi'nden Engin Arık'tı. Kansere karşı kazandığı zaferi soğuk ve buz gibi bir dağda yitirmişti. Hem de lise yıllarından beri uğruna yaşamını verdiği bilim uğruna ve akıllarına çok güvendiği öğrencileriyle birlikte...

BİLİM AŞKI LİSEDE BAŞLADI
Prof. Engin Arık'la 1964'te TÜBİTAK'ın bir bursunda tanışan aynı üniversitenin hocalarından Prof. Betül Kırdar onu hâlâ üstündeki lise formasıyla hatırlıyor: "TÜBİTAK ilk kez o yıl bilim adamı yetiştirmek için burs veriyordu. Ben babamla gitmiştim, Engin de üstündeki lise formasıyla tek başına gelmişti sınava. Sınavda yan yana oturduk ve ikimiz de sınavı kazandık, aynı yaz okulunda okuduk o yıl." O yıllarda Milliyet gazetesinde çıkan 'Türkiye'nin geleceği bu kızlara emanet' başlıklı haberde yan yana yayınlanmış fotoğrafları. Sonra zaman zaman yolları ayrılsa da 1978'de Boğaziçi Üniversitesi'nde kesişen yolları hiç ayrılmamış. "Çok şeker bir kadındı, onu sevmeyen yoktu," diye anlatıyor artık aramızda olmayan meslektaşını.

DÜNYA ÇAPINDA BİLİM KADINI
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Ayşe Soysal da, Prof. Arık'ın Türkiye'de 'kuvvetli bir bilim kadını geleneği'nin sürdürücülerinden olduğunu biraz gurur biraz da hüzünle anlatıyor. Soysal, Arık'ın Devlet Planlama Teşkilatı'nın desteklediği 'Türk Hızlandırıcı Merkezi'nin teknik tasarımı ve test laboratuvarının kurulması' başlıklı bir çalıştaya katılmak üzere ekibiyle Isparta'ya gittiğini söylüyor. Soysal, bilimde 'atıf' almanın çok önemli olduğunu ve Engin Arık'ın fizik konusunda en çok atıfta bulunulan bilim insanı olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin en prestijli ödüllerinden Türkiye Bilimler Akademisi'ne (TÜBA) bu yıl Engin Arık'ın aday gösterildiğini de hatırlatıyor. Yeditepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Ömür Akyüz, uçak kazasında yaşamını yitiren bilim insanlarını 'dünya çapında bir deney grubu' olarak tanımlıyor. Gazetecilerin üniversitelere ölümlerin ardından değil, büyük bilimsel gelişmelerin ardından gelmesini dileyen Akyüz'ü, Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Meral Serdaroğlu da destekliyor: "Gencecik çocuklar gitti, onlar doktoralar yapıp, insanlar yetiştirecekti."

BİR GÜN ÖNCE BİRLİKTEYDİK
Engin Arık'la yaşamını yitirmeden bir gün önce konuşan Prof. Erhan Gülmez, Arık'la Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndaki bir toplantının tarihi hakkında görüş alışverişinde bulunmuş. Özgen Berkol Doğan'ın da kendisinden ders aldığını söyleyen Gülmez, "Dün benden aldığı dersin deneyini yapıyordu," diye konuşuyor. Engin Arık'ın okuldaki finaller biter bitmez 16 Ocak'ta İsviçre'deki CERN merkezine (Avrupa Uluslararası Nükleer Araştırma Merkezi) gitme hazırlığı yaptığını anlatan Gülmez, Arık'ı 'bölümümüzde deneysel yüksek enerji fiziği konusunda çalışan en kıdemli üyemiz' diye niteliyor. Arık'la 1992-95 yılları arasında CERN'de ortak bir deneyde de çalışan Gülmez sözlerini şöyle sürdürüyor: "Engin Hanım son yıllarda CERN'de Atlas ve Cast adlı iki deneye üyeydi. Öğrencileri de bu deneylerde veriler toplayıp mastır ve doktora çalışmaları yapıyordu. Engin Hanım'ın üye olduğu Atlas deneyi, CERN'deki hızlandırıcıda veri toplayacak iki büyük deney. Bu hızlandırıcılar sonucunda bulmaya çalıştığımız şey, 'Higss Parçacığı' dediğimiz bir parçacık. Bu deney Nobel'in en büyük adaylarından biriydi. Katılmak için gittikleri çalıştay da, bu konuda yapılan dördüncü çalıştaydı. Türkiye'de yapılması planlanan bir hızlandırıcı için, DPT'nin 10 milyon dolarlık bir projesinin en önemli yürütücüsü Engin Arık'tı."