Geçtiğimiz hafta Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) yüzünden bizzat yaşadığım bir olayı sizlere nakletmiştim. "EPDK'nın deniz olayı," bir devlet kurumunun isterse insanları nasıl perişan edebileceğinin en somut örneğidir. Önce kısaca ne olduğunu yazayım: Yakıt istasyonlarını disipline etmek için bir yönetmelik hazırlandı. Ancak bunu hazırlayanların aklına marina ve kıyılardaki istasyonlar gelmediği için işi çözmek yerine ruhsat alamayanları kapatmaya başladılar. Yani birdenbire tüm denizden yakıt alınacak istasyonlar engellendi. Bir yılı aşkın süredir insanlar teknelerine yakıt alabilmek için sefilleri oynuyor. EPDK da bir yıldır çözüm üretmek için kılını bile kıpırdatmıyor. Tek yaptığı mühürlemek, yakaladığına da milyarlarca ceza yazmak... Denize bu kadar titizlenen EPDK'nın bugüne kadar doğuda ve güneydoğuda kapılarında açık açık "Ucuz mazot!" yazan kaç istasyona ceza kestiğini çok merak ediyorum. Ama denizcilerin boynu kıldan ince... Vur abalıya... 'İhrakiye' diye bir şey tutturmuşlar. Denize yakıt verirsen, karaya veremezsin. Yahu adam teknesine alıyor, arabasına alamıyor. Bırakın onu marina kendi jeneratörüne, aracına yakıt koyamıyor kendi pompasından. Koyarsa cezası 100 bin YTL. Ben düşük vergili yakıt almıyorum, kullanmıyorum ki! Düşük vergili olanın zaten depoları da pompaları da ayrı. Bin türlü şartı var. Neden bunları bahane edip, insanları perişan ediyorsun? Bidonla yakıt satışı da yasak. Gidip jandarmadan izin al, bidon bidon yakıt taşı... Allah'ım sen sabır ver.
BODRUM'DAN AMBARLI'YA!
Öyle olaylar yaşanıyor ki, şaka gibi. Arkadaşlarım nakletti. Bir yetkili, "Bodrum'da yakıt yok," diyene: "Ambarlı'da var ya oradan alın," şeklinde akıl veriyormuş. Eğer yüreğin varsa Bodrum'da otomobiliyle benzin alacak birine "İstanbul'a git, orada var kardeşim," desene... Birilerinin bunun hesabını vermesi gerek. Yine tekrarlıyorum: İstanbul Kalamış'taki benzinci, iki yıla yakın hizmet veremiyor. Altın Yunus da öyle, Kuşadası da, Turgutreis de... Kapalı olmayanlar da tehdit altındalar. Türkiye'nin en ücra köşesindeki teneke barakalardaki istasyonlar mükemmel, en modern marinalardakiler yaramaz. Çünkü ne yapacağımızı bilemiyoruz. Var mı böyle bir mantık? Şimdi gelelim işin bir de yabancı yat turizmi bölümüne... Yabancı benim çektiğimi çeker mi? Basar gider. Alt tarafı 15 dakika sonra Kos'ta, 20 dakika sonra Simi'de... Üstelik orada yakıt bizden çok daha ucuz... Ne yani şu mu isteniyor: Datça'ya gelecek Simi'den, Marmaris'e gelecek Rodos'tan, Çeşme'ye gelecek Sakız'dan, Kuşadası'na gelecek Sisam'dan, Bodrum'a gelecek, Kos'tan mı yakıt alsın? EPDK ve bu işe müdahale etmeyip seyreden Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu tutumunun Türk denizlerinde yakıt satışını engelleyip yatları Yunanistan'a yönlendirdiğini göremiyor musunuz? Bakanlıkta İsmet Yılmaz gibi denizcilik için bugüne kadar inanılmaz atılımlar gerçekleştiren bir müsteşar varken, bu rezaletin sürüp gitmesini aklım almıyor. EPDK Başkanı Yusuf Günay, geçtiğimiz günlerde veda turları yaparken, bu işleri ne kadar mükemmel yönettiklerini filan anlatıyordu. Bunun değerlendirmesini kendisinden başka birilerinden duymak daha doğru olur, diye düşünüyorum. Çünkü deniz işinde örneğini gördüğümüz gibi ufacık bir problemi çözemeyip, kansere dönüştüren bir yöneticinin kendisini başarılı ilan etmesine benim büyük itirazım var. Haydi bütün yaptıklarına katlandık, hala da katlanıyoruz da hiç değilse kendisini methetmesini dinlemek zorunda kalmayalım.
Yayın tarihi: 2 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/02/pz/noyan.html
Tüm hakları saklıdır.