Size bir şey itiraf edeyim mi? Aşk yazıları yazmak çok zormuş! Hadi, bastırılmış duygularımı aralayıp şunu da itiraf edeyim: Kim "Kadınları anlıyorum," diyorsa, aslında hiç anlamamıştır! Hayatın bu yönüne, "Hiçbir kadın bana 'Hayır,' demedi. Ama 'Evet,' de demedi," diyerek gülümsemeyle bakan biri olarak şunu söylemek isterim: Bunca yıllık ömrümde ne kadınlar beni anladı ne de ben kadınları... Hadi konuyu açayım: Kadınlar istedikleri şeyi nasıl anlatır? Kadınlar anlatmak istediklerini anlatamadığı zaman ne yapar? Elbette bu soruların cevabını veremem. Çünkü kadınları anlama konusunda yeteneksiz biriyim. Ayrıca aşk yazılarının acemi bir yazarıyım! Bu zayıf yönüm, okurlar tarafından çabuk fark edildi. Bir bayan okurdan, biraz da çapkın bir üslup ile bir mesaj aldım. Birgül T. isimli okurum, "Kadınların aşklarını yazan bir erkek yazar olarak, size mesajım var," diyor. Yani şunu demek istiyor: "Biz kadınları anlamıyorsun, anlamak da istemiyorsun. Bu mesajı oku. Belki sana bir faydası dokunur.'' Mesajını okudum. Öğrenmem gerekenleri anladım. Benim gibi kadınları anlama konusunda sorunları olan tüm erkeklere şunu öneriyorum: "Bu yazıyı bir değil iki kere okuyun. Ezberleyin. İşinize yarar!" Sahi bu mesajdan anladıklarımı uygularsam, sorunlar çözülür mü? Bunu çok kısa zamanda anlayacağım! Şu mesajı çok merak ettiniz değil mi? Öyleyse buyrun Birgül T. hanımefendinin mesajını hep birlikte okuyalım: "Harun Reşit, savaşta esir aldığı düşman generale der ki; 'Hayatını bağışlarım. Ama bir şartım var. Kadınlar hayatta en çok ne ister, budur bilmek istediğim. Bu sorunun yanıtını getir, kurtar kelleni,' der. General bu çetin sorunun yanıtını arar ve Kaf Dağı'ndaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir. Günler, gecelerce at koşturur, cadıyı arar, bulur ve sorar: 'Kadınlar hayatta en çok ne ister?' Korkunç cadı, yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur değildir: 'Evlen benimle, o zaman öğrenirsin istediğini!' General bu ölümcül teklifi kabul eder, doğru yanıtı alır almaz koşar Harun Reşit'e ve 'Kadınlar, en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister,' der. Harun Reşit, bizimkinin hayatını bağışlar, ama cadıyla evlenmek için de söz verilmiştir. Evlenirler. O ilk gece general bir de bakar ki o korkunç cadı, karanlık odada dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş. Ve konuşmaya başlar: 'Benim kaderim böyle, günün sadece yarısı güzel olabilirim, diğer yarısı ise çirkinim. Ne dersin geceleri seninleyken mi, yoksa gündüzleri dışarıdayken mi güzel olayım?' General düşünür ve şöyle yanıtlar; 'Sen bilirsin, kararını kendin ver!' İşte o andan itibaren korkunç cadı sonsuza dek çok güzel bir kadın olarak kalır. Peki, bu öyküden çıkarılacak üç ders nedir? A- Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister. B- Özgür iradesiyle hareket eden bir kadın, her zaman güzeldir. C- İster güzel olsun ister çirkin, her kadın aslında bir cadıdır." Efendim, siz bu mesajdan ne çıkardınız? Cevaplarınızı bekliyorum. Benim çıkardığım üç ders: A- Kadınlar kendileri için değil, başkaları (sevdikleri) için güzel olmak isterler! B- Başkaları için güzel olan kadınlar, aslında kendileri için güzeldirler! C- Her çirkin kadın, asla cadı değildir. Ama her güzel kadın, her zaman tatlı bir cadıdır! Şu çirkin kadın meselesine not düşelim. Bu konuda görüşüm Rus erkeklerinin söylediği gibi değildir. Yani "Çirkin kadın yoktur, az votka vardır," sözüne asla inanmam. Peki, hangi söze inanırım? Kalbimin sesine! Acemi bir aşk yazarı olarak, beceremediğim en önemli şey ise "Aşkını, sevdiğine nasıl açıklarsın?" sorusuna yanıt vermektir.
Yayın tarihi: 2 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/02/pz/haber,10734AA0E83149C1903CD15AE0E8720D.html
Tüm hakları saklıdır.