Çarşamba günü yazdığım ve sollaküreselleşmenin ters ilişkisini ele aldığım, küreselleşmenin yıkıcı etkinliklerine ve getirdiği son derecede çarpık ekonomik yapıya karşılık solun bir direniş odağı olmasını önerdiğim yazımı daha sonra yeniden değerlendirdiğimde bazı noktaları açmam gerektiğini fark ettim.
Gerçekte genişletilmeye muhtaç olan bir tek sav var
: solun kapitalizme çevre oluşturan ülkelerde değil merkez olan odaklarda güçlenmesindeki zorunluluk ve solun genel bir muhalefet odağı niteliğini kazanması. Bu konuyu ele alayım.
Yeni sol Bugün sol denildiğinde üç temel anlayıştan söz edilebilir:
devleti eksen alan ve onu vazgeçilmez sayan sol; devleti bütünüyle devre dışı bırakmayı öngören ve meseleyi bütünüyle sivil toplum üstünden çözmeye aday sol; kapitalizmi tüm boyutlarıyla yok sayan bir sol. Bunların içinde özellikle devleti eksenodak kabul eden bir solu arkaik bulduğumu hemen belirteyim.
Ama dördüncü bir sol daha var. O sola göre kapitalizm bütün birikimiyle ve olanaklarıyla birlikte belli bir noktaya erişmiş, belli bir kapasiteye ulaşmış ve artık yok sayılamayacak bir potansiyel yakalamıştır. Dolayısıyla bugünkü sol, devlet ötesi/dışı bir anlayıştan hareket edecek, kapitalizmin belli olanaklarını yanına alacak, sivil toplum ve bireyi hem ayrı ayrı hem aralarındaki ilişki bağlamında güçlendirecek, nihayet bütün bu çerçeveyi eşitlikçi, etik bir anlayışla yeniden kuracaktır. Bu anlayış solun çok uzun bir tarih içinde kendisini dönüştürerek ve evrilerek geldiği noktadır.
Demirkazık kapitalizm Buna mukabil kapitalizmin de bir evriminden söz edilebilir. Ne var ki, bu evrim solun yukarıda verdiğim tanımına erişinceye kadar geçirdiği değişimlerin bir benzerini içermez.
Kapitalizm, başlangıçtan itibaren, yani en genel anlamda Marks'ın onunla ilgili saptamalarından bu yana temel ilkelerinde bir değişikliğe gitmemiştir. Tam tersine özü olan kar maksimizasyonunu bugün de hayati bir varlık nedeni olarak canlı tutmaktadır . Buna mukabil kapitalizm o karı maksimize edecek koşulları ve yöntemleri değiştirmiştir.
Bugün kapitalizm kar maksimizasyonunu sağlayacak biçimde bir şirket ve yönetim kültürüne dönüşmüştür. Öte yandan kapitalizmin dayanakları olan özel mülkiyet hakkı ve bireysellik de kendi içinde önemli ve dönüştürmeye açık kavramlardır.
Öte yandan gelip durduğumuz noktada küreselleşmenin yarattığı akıl almaz eşitsizliği, gelir dağılımı uçurumunu görerek, kapitalizm, onlara merhem olsun diye sadece bir tek şeyi yapmış,
toplumsal sorumluluk bilincini geliştirmiştir. Fakat bunun bu derecede büyük bir problemi çözecek bir adım olduğunu söylemek olanaksızdır. O zaman sorun kendiliğinden kendi çözümünü aramaya başlıyor.
Yeni solun dinamikleri Sol, yukarıda verdiğim tanımı içinde kapitalizmin belirttiğim özelliklerini yeniden yoğurmaya muhtaçtır.
Bu bir reddediş, tümüyle yadsıma ve dışlama mantığına dayanmaz. Onların yeni bir bireşimini ödün vermez bir sol algılama ve öncelikle ele almayı içerir. Burada kritik rolü oynayan iki şey var: birincisi, söz konusu solun kapitalizmin serpilip geliştiği yerlerde yükseltilmesi. Bu olmazsa olmaz bir ilkedir ve kapitalizmi ancak bu anlayış sınırlandırabilir. İkincisi, sol muhalefetin tıpkı 1960'larda olduğu gibi genel bir toplumsal bilince dönüşmesi. Benim,
Negri-Hart ikilisinin yazdığı
İmparator'dan anladığım budur.
Böyle bir solu da salt Türkiye değil, tüm dünya dört gözle bekliyor.
Yayın tarihi: 30 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/30//haber,00A6DC8D981644CDA7942E32A2F0BC3E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.