Siyaset sosyolojisinin sağladığı bir veri var.
Kendi içine kapanan partiler bir süre sonra parti içi uygulamalar açısından anti demokratikleşmekle kalmıyor aynı zamanda taban olarak lümpenleşiyor. Kendi kendisini üreten, dışarıdan beslenmeyen canlılar da süreçler de yozlaşma akıbetine uğramaktan kurtulamıyor.
CHP'nin bugünkü durumu tastamam böyledir .
Parti hem anti demokratiktir hem de iç ilişkileri açısından lümpen bir tabana dayanmaktadır. Bunun nedeni 'genel başkanlık katının' iç iktidarı elde tutmak için parti üyelik sisteminde en anti demokratik yöntemleri uygulamasıdır.
Buna dünkü yönetimden kopup şimdi genel başkan olmak isteyenler de dahildir. Üstelik onlar CHP'nin bugüne değin yarattığı ve Türkiye için büyük bir haksızlık olan ideolojik çıkmazı da yaratanlardır. Dolayısıyla değişim istemlerinin gerçek bir anlamı yoktur. CHP'nin tarihindeki en ciddi değişime bakılırsa bu durumun neden kriz olduğu anlaşılabilir.
Değişimin toplumsal boyutu O değişim Bülent Ecevit aracılığıyla gerçekleştirilmişti. 1965'te tesadüfi biçimde açıklanan 'ortanın solu' tanımını sırtlanmış bir genç siyasetçi kuşağının o kavramı toplumsallaştırması getirmişti değişimi. Değişim talebi o kadar kuvvetli bir toplumsal destek bulmuştu ki, tarihsel kimlik olan İnönü bile onun önüne geçememişti. Ardından da malum 1973 ve 1977 başarıları geldi.
Bu değişim pratiği (isterseniz yöntemi diyelim) bugün değişim olsun diyenlere hiçbir şey söylemiyor. Halbuki, sol partilerde değişim başka türlü olmaz. Ne Tony Blair'i iktidara taşıyan İngiliz İşçi Partisi tarihi farklıdır ne batı Avrupa'da yer alan diğer sol partilerden herhangi birinin tarihi. Tepeden inme ve her türlü siyasaltoplumsal arayıştan arınmış bir değişiklik sadece iç iktidara dönük ve tüketici bir siyaset anlayışının getirdiği talep olabilir ki, CHP'nin gerçeği bugün budur.
Niçin CHP'de değişim? Bu gerçek bugünkü kadrolarla yakalanamaz.
Bugünkü kadrolar neredeyse yirmi yıldır sürdürülen bir içe dönük ve antisosyal demokrat politikanın ürettiği son kalıntılardır. Bugünkü CHP tüm kriterlere göre sağ bir partidir. Değişim ancak partinin dışındaki bir oluşumun CHP'ye aşılanmasıyla mümkün olacaktır. 2007 Türkiye'si kadar bu değişimi bekleyen ve ona cevap verecek bir başka ortam daha bulmak kolay olmayacaktır. Nedeni açık...
Sol, Türkiye'de bugüne değin hep kültürel ve üstyapısal bir dönüşüm önerdi ve kısa iktidar aralıklarında da onu uyguladı. Radikal, reel ve altyapıya ait dönüştürümler hep sağın uhdesinde kaldı . Bugün de aynı yöntem uygulanıyor.
Halbuki, içinde yaşadığı dünyayı algılayan, gerçek bir sosyoekonomik değişimi öngören, bunu demokratik bir açılımla destekleyen bir sol bugün nasıl olur da cevapsız kalabilir? Eğer solun toplumsal bir karşılığı yok, deniyorsa ve
bugün alt gelir grupları, toplumda ortaya çıkmış yeni sosyolojiler eğer sağ partilerin tabanına kayıyor ve onları kitleselleştiriyorsa bu solun değil CHP'nin aczinden kaynaklanmaktadır. Kısacası, CHP, uygulamadığı, ne olduğu anlaşılmaz siyasetlerle Türkiye'de solun önünü tıkayan bir partidir. Ama ona bakarak solun öldüğünü düşünmek ise yapılabilecek en büyük yanlış ve haksızlıktır. Bir sol vardır; daima olacaktır ve bu gerekirse CHP'ye rağmen ortaya çıkacaktır. Birilerinin "Genel başkan ben olayım" demesi bu gerçeği değiştirmez ve hayır,
CHP sola kayamaz!
Yayın tarihi: 23 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/23//haber,78990CFFC8E9400BB20575CE8BB3C510.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.