Winston Churchill eleştiri ile ilgili bakın ne demiş:
"Eleştiri belki güzel bir şey değildir, ama gereklidir. Ağrı ile aynı işi görür. Çünkü ağrı vücutta bir arıza olduğunu haber verir."
Türk spor medyası eleştiri yaparken kantarın topuzunu ayarlamıyor. Her şey iyi giderken kontrolsüz övgüler yapılıyor. İşler sarpa sarınca da bazı kalemler kılıca dönüşüyor... Özellikle Milli Takım konusunda yapılan eleştirilerde ipin ucu kaçıyor. Türkiye olarak ilk 4 maçı kazandığımızda medyada,
"EURO 2008'e gittik" havası oluşmuştu. Art arda kaybedilen puanlar sonrası tüm teknik heyet ve futbolcular yerin dibine sokuldu... Son iki maçta alınan iki galibiyetle Avrupa Şampiyonası vizesini aldık. Hedef EURO 2008'e gitmek değil miydi?
Milli Takım bunu başarmadı mı? Başardı! Kazandığımız ve kazanamadığımız maçlardaki eleştiriler arasında bir istikrarsızlık olduğunu görüyoruz.
Sevinirken abartıyoruz, kaybedince gözümüz kararıyor... Son dünya şampiyonu İtalya olsun, İspanyollar olsun son iki maçta vizeyi almadı mı?
Çok övülen Scolari'nin Portekiz'i evinde Finlandiya ile berabare kalıp vize alırken ecel terleri dökmedi mi? Hatta son yarım saat Portekiz'i, Finlandiya sahasına hapsetti. Domenech'in yıldızlar topluluğundan oluşan Fransa'sı, İskoçya'ya iki maçta da yenildi. Son dünya şampiyonu İtalya, Paris'te Fransa'dan 3 yedi. Biz kendi göbeğimizi keserken; Fransa, İtalya sayesinde vize aldı. Tüm umutlarını İsrail'in Rusya'yı yenmesine bağlayan futbolun beşiği İngiltere, Hırvatistan maçında kendi göbeğini kesemedi ve finallere gitme hakkını kaybetti.
BAŞARI İÇİN BİRLİK ŞART Bu gerçeklerden sonra Milli Takım'ı ağır eleştirmiyor muyuz? Eleştiriyi tabii ki yapacağız ama yaparken
"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" gibi davranış sergiliyoruz. Avrupa futbolunda ülkeler arasındaki makasın kısalmaya başladığını bazı kalemler göremiyor. Malta'ya, Moldova'ya takılmayı ayıp kabul ediyoruz. Geçmişte bu tür organizasyonlara katılmadığımız dönemler Almanya'yı, Hollanda'yı yenerken rakiplerimiz bizi Malta ve Moldova ayarında görseydi kabul eder miydik? Biz kazanırken sorun yok, kaybederken sorun çok...
Gruplarda alınan sonuçlara ve yaşananlara baktığımızda
"Şu takım kesin favori" diyebilir miyiz? Romanya'nın ya da Hırvatistan'ın şampiyon olamayacağını rahatça söylebilir miyiz? Altı aylık süreçte sakatları iyileşmiş bir Türkiye'nin şansı olamaz mı?
Bence olur! Neden bu kadar sabırsız ve nefret duyguları içindeyiz. Çünkü Milli Takım'a hep kulüp takımı gözlüğüyle bakıp eleştirdiğimiz için mutlu olamıyoruz. Bugün İtalya'da kuzey ve güney halkı birbirini günahı kadar sevmez. Kulüp takımları arasında da nefret düzeyinde rekabet vardır. Ama konu milli takım olunca tüm İtalya, aynı marş, aynı bayrak çatısı altında birleşir. Biz Milli Takım'ı ne kadar çok seviyor ve destekliyoruz. Herkes samimi olsun ve elini vicdanına koysun.
Bu sevgisizliği aştığımız ve Milli Takım, kulüp takımının sevgisinin önüne geçtiğimiz zaman Türkiye, bir İtalya, Fransa ve Almanya gibi başarılı olur.
Yayın tarihi: 24 Kasım 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/24//tuzemen.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.