2001 krizi sonrası bankacılık sektörü hızla yabancı sermayeli hale geldi. Her banka satışından sonra fiyatlar biraz daha yukarı gitti. En sona kalan en yüksek fiyatla satıldı. Bir anlamda en yüksek hasılatı en sona kalan elde etti. Bankasını satmayanların durumunu gelecek yıllarda izleyeceğiz.
Bankaların yabancıya satışında en büyük faktör olağanüstü koşullar için çıkarılmış Bankalar Kanunu'nun banka sahiplerine getirdiği caydırıcı, cezalandırıcı yükümlülüklerdi. Kamu otoritesi olarak BDDK'nın yaptırımları da asıl yerli patronlar için geçerliydi. Türkiye'de faaliyetteki uluslararası bir bankaya yaptırım ve denetim pek söz konusu değildi. Bu durum karşısında banka patronları bankalara yatırımdan caydı ve yabancılara satışı tercih etti.
Ekonominin büyüdüğü, kişi başına gelirle birlikte borçlanmanın da arttığı ve tüketici bankacılığının yaygınlaşmaya başladığı bir dönemin eşiğinde bankalar giderek yabancı sermayeli oldu.
-
En büyük sektör- Bankalar gibi sermaye yoğun çalışan ve taze büyük sermaye konulması gereken başka bir sektör de enerji sektörü. Üstelik stratejik bir sektör. Daha yeni Yunanistan'a doğalgaz vermeye başladık. Türkiye Ortadoğu, Kafkaslar ve Rusya ile Batı arasında bir enerji köprüsü olmaya aday. Şimdi bunun alt yapısı hazırlanıyor.
Enerji 100 milyar dolara yaklaşan bir büyüklükle ekonominin en büyük sektörü. Yatırım açığı da çok büyük. 2020 yılına kadar 130 milyar dolarlık yatırım yapılması gerekiyor. Bu, her yıl enerjiye 10 milyar dolarlık yatırım demek. Bu yatırım gereğinde geri kalınmış olmalı ki
Enerji Piyasası Denetleme Kurulu Başkanlığı'ndan ayrılmadan hemen önce konuştuğumuz
Yusuf Günay, 2008 yılında elektrik kesilmelerinin başlayabileceğini, çünkü yedek kapasitenin de devreye sokularak talebin karşılanmaya çalışıldığını söyledi.
-
Dışa bağımlı yapı- Enerjide dışa bağımlılık oranı yüzde 73. Petrolü, doğalgazı ve kısmen elektriği ithal ediyoruz. Merkez Bankası'nın hesaplamalarına göre enerjide fiyat artışları olmasaydı cari açık yaklaşık üçte bir daha düşük çıkacaktı. EPDK eski Başkanı Yusuf Günay bu duruma dikkat çekiyor:
"Devlet olarak suyun, toprağın ve havanın sahibiyiz. Ama elektrikte dışa bağımlıyız. Demek ki bir şeyleri yanlış yapmışız.Türkiye'nin zenginliği toplumsal verimliliğe dönüştürülürse elektrikte kendi kendine yetebilir." -
Satan kaybeder - Yusuf Günay, geçmişte yapılan hata olarak merkezi planlamanın elektrik talebini çoğunlukla yanlış ve düşük tahmin etmesini gösteriyor:
"Tahminler düşük kalınca elektrikte darboğaza girmişiz. Kurtarıcı tek çözüm en hızlı şekilde devreye girecek doğalgaz çevrim santralları olmuş. Doğalgaz dışında hiçbir yatırım 6-7 ayda devreye girmez. Bu gaz ithal ediliyor ve dışa bağımlı yapıyı güçlendiriyor." Enerjinin stratejik önemini vurgulayan Yusuf Günay
"Bölgede oyuncu olarak bir enerji devi yaratmalıydık. Türkiye'nin enerji devi olsun ki, yerli kaynakları kullansın, şirketler de hak ettiği değerlerden el değiştirsin. Bu pazar çok büyüyecek. Bankalar iyi örnek olsun. Bu işte satan kaybeder" dedi.
-
Düzen kimden yana?- Satan kaybedecek de satmayan kazanacak mı? Yerlilerin kazanması öncelikle Ankara'nın enerjide kuracağı yeni oyuna ve bu düzenin yerliler aleyhine veya yabancılar lehine olmamasına bağlı. Tıpkı bankacılıkta olduğu gibi. Sonrası ise kendi becerilerine kalacak elbette.
-
Sonuç- "Yenilenlerin tarihini, yenenler yazmıştır" Bertolf Brecht
Yayın tarihi: 20 Kasım 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/20//haber,1DC6B570E5784A458820AC1F1918B9DC.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.