Güneydoğu sorununun çözümünde, 1993 şartlarına geri dönüldü.
Aynen, 14 yıl önce Bingöl'de 33 erin şehit edilmesi öncesi ve sonrasında yaşananlara benzer ortam yaratıldı.
Yaratanlar da belli; temelini etnik ırkçılık ve silaha dayamış siyasi yapılanma.
Oysa, 1993'te yaşanan acı olayı İmralı'da ve Diyarbakır'da,
"Tasvip etmemiz mümkün değil, çok büyük hataydı" diye yorumlamışlardı.
Ancak eser aynı olunca, aktörler değişti, oyun değişmedi.
Dün Bingöl'de oynanan oyun, bugün Dağlıca'da sahnelendi.
Bundan dolayı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın Anayasa Mahkemesi'ne DTP hakkında kapatma davası açmasına oyunu sergileyenlerin üzüldüğü sanılmasın.
Aksine, DTP'de bazı milletvekilleri, partiyi hakimiyeti altına almayı başaran zihniyetin kendilerini bu noktaya getireceğini biliyordu.
Hatta, partide kalmış sağlıklı düşünen bazı kişilerin muhalefetine rağmen, DTP'de partinin kapatılması için yapılan söylem ve eylemlerin daha sertleşmesini isteyenlerin sayısı da fazlaydı.
Amaçları da belliydi; bir süredir hazırlıklarından haberdar oldukları bazı açılımların önünü, 1993'teki gibi tıkamak.
Gerilim politikası üzerinden nasiplenmek.
Aynı oyun tutar mı? Geçmişte denenen oyun tutar mı?
Van'da dün yaşananlara bakılırsa tutması için uğraş verenler olacak.
Hatta, partiyi kapatma davasına delil sözler, yarın Meclis kürsüsünden tekrar edilmek istenecek.
Ancak, 14 yıl önce oynadıkları oyun kendileri açısından bazı siyasi edinimler getirmiş gibi görünse de bugün sahne de salon da aynı oyuna müsait değil.
1-O gün batıdan buldukları destek, 11 Eylül'le tükendi.
2-Terörle mücadele etmiş emekli genelkurmay başkanlarının arkadaşımız
Fikret Bila'ya söylediği sözlerden görüldü ki, asker de hatalarını fark etti.
3-Daha önemlisi, görevdeki komutanlar da benzer açılımlara yöneldi.
Org. Başbuğ'un açılımı Örneğin, Kara Kuvvetleri Komutanı Org.
İlker Başbuğ'un, önceki gün KKTC resepsiyonunda,
"Detayına girmeyeyim" demekle birlikte dile getirdiği iki öneri...
İki yıl önce de (2005'te)
"örgüte yeni katılmış ve eline silah almamış olanların dağdan indirilmesi için yeni düzenlemelere gidilmesi gerektiğini" söyleyen Org.Başbuğ, önceki gün önerilerini şöyle sıraladı:
"Bir, örgüte katılımları engelleyeceksiniz. İki, aynı anda dağ kadrosunun çözülmesi için devlet olarak uygun görülecek tedbirleri alacaksınız. Bu iki husus sağlanırsa, terörle mücadele süreci beklenenden daha kısa noktalara getirilebilir..." Benzer düşünce hükümette de var.
Hükümetin önceliği de dağa çıkışı engelleyip, eyleme katılmamış olanları kazanmak.
Eve dönüş yasası ile sağlanamayan başarıyı, yeni düzenleme ile elde etmek.
Başbakan
Erdoğan'ın
"Öncelikli hedefimiz silahların bırakılmasını sağlamak" sözünün gerisinde yatan da bu fikri hazırlığın yansıması.
Zor olan ise yöntem...
Çünkü, teröre karşı mücadele yöntemi konusunda iç homojenlik bir türlü sağlanamıyor.
Bu durumdan da gerilim politikası üretenler nasipleniyor.
Yayın tarihi: 18 Kasım 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/18//haber,3D4B7CA19ECD43519E48D95C05A7C522.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.