Biz
"hava kurşun gibi ağır" diyoruz; DTP yangına körükle gidiyor, Öcalan'dan
"Halk önderi" diye söz ediyor;
"özerklik ve ayrı bayrak" istiyor.
Biz
"Gelin kurşun eritmeye" çağrısını yapıyoruz; Ahmet Türk,
"PKK'yı kınayın" taleplerini,
"Bizi hiçleştirmek peşindeler; kişilik ve onurumuzdan ödün vermeye zorluyorlar" diye değerlendiriyor.
Kürt ile Türk'ün arasına PKK'nın bıçak gibi girdiğini, ayağa batan zehirli bir diken gibi, yürümemizi, birlikte yol almamızı engellediğini görmüyorlar mı? Kürt kardeşlerimizle et ve tırnak kadar yakın olmasak, Kürtler sadece Güneydoğu'da yaşasa, İstanbul'da, Ankara'da, Antalya'da, Ege ve Akdeniz'in sahil şeridinde hakları bulunmasa, müşterek atalarımızdan devraldığımız vatan denilen emaneti korumak için beraberce şehit vermemiş olsak,
"Herkes kendi yoluna" demek mümkündü.
Daha fazla hak mı isteyeceksiniz... Hatta,
"halk lideri" gibi gördüğünüz eli kanlı Öcalan'a özgürlük mü talep edeceksiniz... Şimdi zamanı mı? Onlarca şehidin yasını tutan bir Türkiye'de bu sözleri sarf etmek,
"Benim niyetim üzüm yemek değil bağcı dövmek" anlamına gelir. Belli ki DTP, etrafı daha da kızıştırmak ve germek istiyor. Bu tavır, zaten PKK'nın politikasıyla uyum içinde. DTP'nin, yaşanan onca talihsiz tecrübeden sonra,
"Milli Görüş" çizgisinden gelen Fazilet'in geçirdiğine benzer bir dönüşüm gerçekleştirebileceğini ve bütün Türkiye'yi kucaklayan, hak ve özgürlükleri savunan sol bir parti hüviyetine bürüneceğini düşünüyordum; yanılmışım.
Hâlâ, PKK ekseninde dönen bir kırık plak gibiler... Barış türküleri yerine, savaş tamtamlarına eşlik ediyorlar.
Yayın tarihi: 2 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/02//ilicak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.