Fransız sosyalist politikacı Dominique Strauss-Kahn dün IMF Başkanlığı görevini İspanyol sağcı politikacı Rodrigo Rato'dan devraldı. Sosyalist dediğimize bakmayın; Strauss-Kahn liberal-sosyal sentezin önde gelen fikir babalarından.
Gerçi siyasete Komünist Gençler Birliği'nde başladı ama kısa süre sonra Sosyalist Parti'ye geçti. Ondan kısa süre sonra da, milletvekili seçilip sorumluluk yüklenince (Maliye Bakanlığı'na getirildi) gerçekleri daha iyi gördü; işveren dostu oldu.
Hali vakti yerinde (Paris'te 16'ncı Bölge'de lüks konutu, Fas'ın Marakeş kentinde de muhteşem yazlığı var), iyi yaşamayı, yemeyiiçmeyi seviyor, paraya da biraz düşkün. Yani burjuvalığa terfi etmiş bir solcu.
Yeni görevi ona keyifli yaşamını sürdürebilecek tüm imkanları sunuyor: Yılda 495 bin dolar maaş (vergiden muaf), şoförlü "Lincoln" makam arabası, yılda 80 bin dolar kıdem tazminatı güvencesi. Daha ne olsun...
Strauss-Kahn'ın bir eli yağda bir eli balda olacak ama IMF'nin 2700'ü aşkın personeli için gelecek hiç de parlak değil: "Tensikat" korkusundan geceleri gözlerine uyku girmiyor. Neden? Sinek avlayan, dolayısıyla gelir kaynakları kuruyan IMF, kemer sıkmaya hazırlanıyor. Onun da yolu öncelikle personel çıkarmaktan geçiyor.
"IMF nasıl işsiz kalır" diye şaşanlar olabilir. Anlatalım.
IMF bir rantiye. Ekonomik krize giren ülkelere kredi veriyor, ondan aldığı faizle de dükkanını çeviriyor.
Ancak
2001'deki Türkiye ve Arjantin krizlerinden bu yana hiçbir ülke tökezlemedi. Üstelik birçok ülke de geçmişteki krizlerden kalan hesaplarını kapattı: Brezilya 15.5 milyar dolar, Arjantin 9.6 milyar, Endonezya 3.7 milyar dolar borcu defaten ödeyip kurtuldu. Şimdi tek ciddi borçlu Türkiye. Onun da ödediği faiz, IMF'nin dişinin kovuğuna gitmiyor. Sonuç: Bu yıl bütçesi 110 milyon dolar açık verdi, gelecek yıl rakam ikiye katlanacak.
Bir Çin beş IMF ediyor Ayrıca
sendeleyen ülkelerin yardımına koşan rakipler ortaya çıktı . Örneğin, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (eski Zaire) geçen ay IMF ile standby anlaşması yapmaya hazırlanırken, Çin devreye girdi, "Niye IMF'ye muhtaç olacaksın. Al sana 5 milyar dolar" deyiverdi.
Hepsi bu kadar değil;
birçok ülke olası krizlerde IMF'nin kapısını çalmak zorunda kalmamak için sıkı önlemler alıyor . Bir bölümü havuz oluşturuyor: Asya Para Fonu, Güney Bankası gibi. Bir bölümü de döviz rezervlerini artırıyor: Rusya, Hindistan, Brezilya, Meksika gibi. Örneğin Rusya'nın rezervleri (441 milyar dolar) IMF'nin sermayesinden fazla. Çin'in rezervleri ise tek kelimeyle baş döndürücü: 1.6 trilyon dolar. (Bu arada bizim rezervlerimiz de 70 milyar doları geçti.)
Ve nihayet,
ABD'deki "Mortgage krizi"nde görüldüğü gibi bir finansal sorun ortaya çıktığında, merkez bankaları IMF'yi devreye bile sokmadan düzeni sağlayabiliyorlar. Çünkü IMF'nin ünü kötü, tek tip reçetesi başarısız ve sabıkalı.
Kötü ününe o kadar çok örnek verebiliriz ki: 1997'deki Asya krizinde Güney Kore, Tayland ve Endonezya onun reçetelerini uyguladı, Malezya ise bildiğini okudu. Sonuç: Malezya hepsinden önce krizi atlattı. Alın daha taze bir örnek: Mali onun dayatmasıyla pamuk sektörünü özelleştiridi. Sonuç: Pamuk fiyatları yüzde 20 düştü. 3 milyon kişinin pamuktan geçindiği, günde 2 doların altında yaşayanların toplam nüfusa oranının en yüksek olduğu ülke burası. Faciayı görüyor musunuz?
İşte tüm bunların sonucu kurbanların ahı tuttu, şimdi IMF krize girdi. Klasik reçetesini bu kez kendisine uygulayacak ve bütçe açığını kapatmak için eleman çıkaracak. Beter olsun!
Yayın tarihi: 2 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/02//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.