Başbakan sivil anayasayı başta siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve medya olmak üzere herkesin tartışmasına açacaklarını söyledi.
Eğer bu anayasa gerçekten sivil olacaksa, özgür tartışma ortamının önünde hiçbir engel bulunmaması gerekir. Oysa Türk Ceza Yasası'nda Türkiye'nin kritik sorunlarının özgürce tartışılmasını engelleyen kesin hükümler var.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın konumu, Kürt sorunu gibi konularda farklı öneri getirmeyi cezalandıran hükümler mevcutken, bu konular nasıl özgürce tartışılacak acaba?
Yargıtay'ın Oran/Kaboğlu davasıyla ilgili verdiği son hüküm bunun açık göstergesi.
Birisi kalkıp bu konularda farklı bir öneride bulunursa, ceza yaptırımıyla karşı karşıya kalabilir.
Kalmasa bile, böyle bir tehdit, özgür tartışma ortamı yaratılmasını engelleyebilir.
Türk Ceza Yasası'nın 301, 288 ve 318 gibi kısıtlayıcı maddelerini değiştirmeyen hükümet, hiçbir dokunulmazlığı olmayan kesimleri özgürce tartışmaya davet ederken bir kez daha düşünmeli.
Ya da özgür düşüncenin önünde duran sorunlu maddeleri bir an önce temizlemeli.
Türkiye sivil bir anayasayı özgürce tartışıp geliştirebilecekse, bu konuda fikir beyan edecek insanların herhangi bir tehdit altında bulunmaması gerekir.
İktidar, sivil anayasanın kabulünün bu tip kaygıları gidereceği iddiasında bulunabilir.
Ama bu anayasa gerçekten katkı istiyorsa, işe önce Ceza Yasası'nda düzeltmeye gitmesiyle başlamasında yarar var.
Ceza Yasası'nın düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümleri elden geçirilmeden, gerçek ve özgür bir tartışma ortamı yaratılamayacağı kanısındayım.
Yayın tarihi: 20 Eylül 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/20//haber,3E70247F988F4D1AAF10B0D6A92B1CC7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.