ÜLKEMİZDE televizyon sektörü, reklam gelirleri üzerine kuruludur. Bazı ülkelerde olduğu gibi kültür-sanat programları devlet tarafından oluşturulan özel fonlardan desteklenmediği yani sübvanse edilmediği için kanal yöneticileri göbeklerinden reklamverene bağlıdır. Durum böyle olunca reyting hazretlerinin kılıcı sürekli olarak enselerinde sallanıp, durur... Bunun farkında olan reklamveren de yayınlara yön verir. Çünkü dizginler onun elindedir. Deterjan satacaksa, dedikodulu kadın programı ister. Gece "evlerin satın alma sorumluları" olan kadınları ekran başında tutacak "feminen" dizilerin yayınlanmasını arzu eder. Hafta sonu çocukların "tutturacağı" cinli-perili dizilerin arasına bol bol çikolata-dondurma reklamı serpiştirmek için yanıp, tutuşur. Bunda yadırganacak ya da eleştirilecek bir durum yok. Zira bu, dünyanın pek çok yerinde böyledir. Peki ama o trilyonlar harcanarak oluşturulan reklam kampanyaları ve tanıtım filmleri acaba izleyiciye ulaşıyor mu? Ne yazık ki hayır! Şimdi size soruyorum: Bir reklam kuşağını başından sonuna kadar izleyeniniz var mı? Haklısınız, AGB ölçümleri de "Yok" diyor... Çünkü şimdilerde televizyon izleyicisi "reklam arasında diğer diziyi izleme" konusunda uzman oldu. Örnek olarak geçen pazartesi gününü ele alalım: İki Aile, Bıçak Sırtı, Arka Sokaklar, Fesupanallah, Kuzey Rüzgarı, Köprü, Dudaktan Kalbe, Yemin, Beşinci Boyut... Kaç etti? Tam 9 tane dizi... Bunların yanına, dünyayı kasıp kavuran İsa'nın Çilesi filmini, FOX'un her gece ekrana dayadığı Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman filmlerinden birini, Santra'yı, 6 Pas'ı, 4-4-2'yi, Futbolig'i de koyun. Etti mi size prime time'da 15 seçenek? Haydi ayıklayın pirincin taşını... Bu bollukta kim oturup da reklam izler ki? Dedim ya millet "reklam arasında dizi izleme" uzmanı oldu. 7 dakikalık süre içinde komşu kanala geçip, aklının kaldığı diziyi izlemeye çalışıyor. Zaten bizim diziler de daha fazla reklam kuşağı açabilmek için Brezilya dizilerine döndü. Kadın "Neden beni terk ettin?" diyor. Delikanlı duruyor, düşünüyor, etrafında şöyle bir dönüyor, kaşlarını kaldırıp, elini çenesine dayayarak, "Ne dedin sen?" diyor! Kadın tekrarlıyor: "Neden beni terk ettin?" Diyeceğim; diziler öyle yavaş ilerliyor ki, izleyici reklam arasında izlediği diğer dizide hiçbir şey kaçırmıyor. Eh, zaten dizilerin pek çoğu da eski filmlerden apartma olduğu için, izleyici biraz hafızasını yoklayıp, sahnelerin kuyruğunu birbirine bağlamakta da güçlük çekmiyor. Bu yöntemle bir buçuk saat içinde 4 diziyi birden izleyip, hiçbirinin ayrıntısını kaçırmayanları tanıyorum... Bu arada farklı yöntemler geliştirenler de var. Mesela bir ahbabım, 7 dakikayı ölçen kum saati almış. İzlediği dizi reklama girince saati çeviriyor, kum bitince hoop tekrar eski diziye... Bir arkadaşım ise reklam kuşakları konusunda uzman kesilmiş. Reklam cingılını görür görmez zap'lıyor. Bir süre sonra saate bile bakmadan tekrar eski kanalına dönüyor ve dizinin ilk karesini yakalıyor. "Nasıl yapıyorsun?" dedim, "Reklamın bittiği, dizinin başladığı içime doğuyor" dedi. E pes yani!.. Bu arada apartmanda "görev bölümü" yapanlar da var. Aynı saate denk gelen dizileri apartman sakinleri aralarında paylaşıyorlar. Ertesi gün 5 çayında, izleyen, izlemeyene anlatıyor!.. Görünen o ki, yakın bir gelecekte televizyonda reklam kuşakları, izlenmediği için ortadan kalkacak. Ya diziler reklam filmi gibi çekilecek, ya da reklam filmleri diziye dönüşecek!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Var mı reklam kuşaklarını izleyen?
Yayın tarihi: 20 Eylül 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/20/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.