DİZİLERDE son derece normalmiş gibi gösterilen bazı durumlar zihnimi kurcalıyor. Örneğin, Kanal D'deki Annem dizisinde bir anne sadece aldatıldığı için çocuğunu babasından mahrum ediyor. Evet, aldatılmayı sindirmek zor olmalı. İnsanın içinde yatan intikam ateşini söndürmesi de... Ama bütün bunların günahını zavallı bir çocuğu baba sevgisinden mahrum bırakarak ona ödetmek nasıl bir bencilliktir? Kadın, çocuğunu öz babasından esirgeyerek babayı mı cezalandırır yoksa günahsız çocuğu mu? Peki ya Elveda Derken dizisinde öleceğini eşinden saklayan anneye ne demeli? Hayat arkadaşlığı, "iyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta..." diye verilen sözle başlamaz mı? "Hayati" bir olayı, insan en yakını bildiği kişiden, hayat arkadaşından saklamak hakkına sahip midir? Zor günler birlikte savuşturulmayacaksa, birarada olmanın ne anlamı kalır ki? "Sözde" sevenler, ilk hastalık durumunda birbirlerini kapıya mı koyacaklar yani? İşin üzücü yanı ise bunların normal ve kolayca kabul edilebilecek "sıradan" durumlar gibi senaryolara dahil edilmesi. Bunları izleyip, "normal" görmeye başlayan çocuklarımıza evliliğin kutsallığını nasıl anlatabiliriz ki? İyisi mi, dizileri aynı zamanda "gönül gözüyle" de izleyelim...
Yayın tarihi: 20 Eylül 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/20/gny/haber,A242AF0C5E2E4660A81CBBD2D256C49C.html
Tüm hakları saklıdır.