Nazire Şenlendirici'nin, Hüsnü ile Deniz ilişkisinin ardından takındığı tavrı ve onların birbirlerini gerçekten çok sevdiğini görünce ben bu ilişkide aşkın tarafını tutmaya karar verdim. Zaten, konu ile ilgili yazılarım da hep bu yönde oldu. O dönemler zor günler geçiren Seki, (ki kendisini o yazıya kadar tanımazdım) ilk yazımdan sonra aradı. Sonra da Hülya Avşar ile çektiğimiz diziden rol arkadaşım Hüsnü ile görüştük. Herkes karşılarındaydı.
DURUMLARI ÇOK ZOR Nazire Hanım'ın sağlam cenk performansı ve birçok insanın, Deniz ve Hüsnü'yü birer insan olarak görmeden önce 'ünlü' olarak görmesi onlara hayatlarının en zor günlerini yaşattı. Ama öyle zor gün demekle anlaşılmıyor. Kapılarında 24 saat kameralar yatıp kalkıyor. Evlerine girip çıkan herkes bu basın koridorunu aşmak zorunda kalıyor. Yaptıkları en küçük aktivite, inanılmaz anlamlar yüklenerek birinci sayfalardan giriyor. Gece, çıkıp bir dondurma yemek bile mantık dışı gibi görünüyor. Bu arada yapılan yalan haberleri saymıyorum bile... Artık, bu ilişki nasıl başladı, kim namussuz, kim mağdur tartışmalarını geride bırakmamız gerekiyor. Çünkü görünüşe göre Hüsnü kararını verdi ve boşanma davaları devam ediyor. İşte, bir kadın için aşkın en tehlikeli hali bu! Bir erkek sizi istiyor, eh adamda şeytan tüyü var ve siz de karşı koyamıyorsunuz. Ama erkek şöhreti, ayrılmak istediği eşi, sizi her sabah öldüren gazete haberleri ile birlikte geliyor. Birçok insan, ilişkilerini para ve reklam için kullandıklarını söylüyor. İnanın bana, Deniz Seki'nin yerinde başkası olsa pes edebilirdi. Çünkü iptal olan konserler, topluma ters gelen bir duruma düşmek, sadece 4 duvar içinde yaşanabilen bir birliktelik, medyada linç, Nazire Hanım'ın can acısı ile yaptığı manevralara sadece bir şey ile katlanılabilir: Aşk! Aşk çok bencil bir kelime. Kendisi ile aynı cümle içinde gurur, onur, haysiyet, ahlak, şefkat gibi kelimelerin kullanılmasını istemiyor çoğu zaman. Aniden geliyor ve tırnaklarınızı sökseler bile gitmek bilmiyor çoğu zaman. Deniz Seki, iyi bir şarkı yazarı ve yorumcusu. Belki de bu ülkenin en iyilerinden. Hüsnü gerçek bir virtüöz. Müzik, duygu işidir. Birbirine bu kadar aşık bir ikilinin müzik yapmamasını beklemek çok saçma oluyor. Ve eğer bu işi para için, reklam için yapmış olsalar Harbiye Açıkhava'da yapıp, önde gelen köşe yazarlarını, sanatçıları çağırır bir gövde gösterisi gibi yaparlardı. Mimar Sinan Belediyesi'nde; konser izlemeye aç, bedava konseri duyup, eğlenmeye gelen 'halk'ın önünde yapmazlardı. Yani bu basına şirin görünme operasyonu değildi. Belki de gün, aşka ve sevdiği kadına sahip çıkma günüydü... Nazire Hanım ise bence yine yanlış yapıyor. "Ayrılmıyacağım, onu metres yapacağım" diyerek yine kendisini küçültüyor. Oysa o, Hüsnü'nün sorumluluklarını aksatmadığı pırıl pırıl iki çocuğunun annesi ve Hüsnü'yü var eden evliliğin iki mimarından biri. İlişkiler bazen böyle tatsız biter. Ama o iki çocuğun anne ve babalarına ihtiyaçları var. Belli ki, bu iki insan birbirini seviyor. Nazire Hanım, artık biraz daha sakin reaksiyonlar verse. Biraz da oturup düşünse daha iyi olmaz mı?
Bugünkü Tüm Yazıları
Deniz + Hüsnü= Aşkın en tehlikeli hali!
Yayın tarihi: 4 Eylül 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/04/gny/gulsan.html
Tüm hakları saklıdır.