BUGÜN 1 Eylül... Dünya Barış günü... Ve ben bugün, Hasan Rıza'yla tanıştırmak istiyorum sizleri... 1858'de Üsküdar'da doğar Hasan Rıza... Askeri ortaokulda okurken, resim dersine ilgi duyar. 1877- 78 Rus Harbi patlak verdiğinde, son sınıfında okuduğu Bahriye Mektebi'nden ayrılır ve gönüllü olarak orduya yazılır. Er rütbesiyle katıldığı savaşta, bir İtalyan gazete ressamını korumakla görevlendirilir. Yaşlı İtalyan ressamın çalışmalarını gözlemleyen Hasan Rıza, bir gün onun karakalem portresini yapar. O günden sonra da aralarında uzun yıllar sürecek olan bir dostluk başlar. Savaş sona erdiğinde Bahriye Mektebi'ne devam eden Hasan Rıza, Heybeliada'da kalan İtalyan ressam ile dostluğunu sürdürür. Abdülhamit'in Sultaniye yatının kamaralarında bozulan resimleri başarıyla onarınca da okulu bitmeden subaylığa terfi ettirilir. Ancak bu durumun okulda huzursuzluk yaratması üzerine ordudan ayrılır ve İtalyan ressamın yardımıyla Napoli, Roma ve de Floransa'da ünlü sanatçıların atölyelerinde 10 yıl çalışır. Hasan Rıza, iki yıl da Mısır'da kaldıktan sonra ülkeye geri döner.
RESİMLERİNİ KURTARAMADI
Edirne'ye yerleşen Hasan Rıza, atölyesini Meriç Nehri'nin batı kıyısında bulunan Karaağaç'ta kurar. Erkek sanat okulunda resim dersi veren ve hastanede müdürlük yapan Hasan Rıza, 1913 yılının mart ayında Bulgar ordusu kente saldırdığında, resimlerini kurtarmanın derdine düşer. Kendisi gibi ressam olan arkadaşları Mehmet Ali Laga ve Sami Yetik'in uyarılarını dinlemeyen Hasan Rıza, hastaneden sokağa çıkarak, atölyesinin bulunduğu Karaağaç'a doğru koşmaya başlar. Bir savaş alanında tanıştığı ressam sayesinde resim sanatına yönelen, İstanbul'un fethini tablolarına yansıtan Hasan Rıza'nın bir tek amacı vardır; savaştan resimlerini kurtarmak!.. Bugün Karaağaç'a gidecek olursanız, Meriç Nehri'nin kıyısında, Bulgar ordusunun kenti işgali sırasında ölen dokuz asker için yapılan bir Şehitlik görürsünüz. Oradaki bir mezar taşında şunlar yazılıdır: "Hasan Rıza Bey... 28.3.1913, cuma, evini yağmaya giren Bulgar askerleri tarafından öldürülür." Resimlerini savaştan kurtaramayan Hasan Rıza, son nefesini de bu uğurda verir. Talan edilen resimlerinin bir kısmı Sofya'ya, oradan da Avrupa'nın çeşitli müzelerine gönderilir. Ancak bu resimlerin önemli bir bölümü arkadaşları tarafından İstanbul'a getirilir. Meriç Nehri komşumuz Yunanistan ile aramızdaki doğal sınırı çizmektedir. Bu nehrin batısına geçerek, Türkiye'ye pasaportsuz dalabileceğiniz tek yer, Kurtuluş Savaşı sonrasında tazminat olarak aldığımız Karaağaç'tır. Edirne'nin bu şirin beldesi kara sınırlarımızın en batısını oluşturur. Bu da demektir ki, ülkemizin batı sınırında, resimlerini savaştan kurtarmak isterken öldürülen bir ressamın mezarı vardır! Bu konum, 'Barış' adına değerlendirilerek, tüm dünyaya dostluk mesajlarının gönderildiği sanat etkinlikleri düzenlenirse, Hasan Rıza'nın çabası amacına ulaşacak, savaşın yıkımından insanları, kentleri ve sanat eserlerini kurtarma şansı doğacaktır. Uygarlık denilen satranç oyununda, çok değerli bir taşın adıdır Hasan Rıza... Bizi, barbar, ilkel, sanata değer vermeyen bir toplum olarak göstermeye çalışanlara karşı yapılacak çok ama çok güçlü bir hamle gibi durmaktadır Hasan Rıza, gömülü olduğu yerde! Sınırında, savaştan resimlerini kurtarmak isterken ölen bir ressamının yattığı kaç ülke vardır?
Yayın tarihi: 1 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/01/ct/haber,15C73F2297BF46C9918F71F16B9A6277.html
Tüm hakları saklıdır.