kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Ağustos 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
MUHARREM SARIKAYA

"Kontrollü kriz dönemi..."

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası askerin tavrı ve önceki gün açıklanan kabine listesi sürecin adını belirledi:
"Kontrollü kriz dönemi..."
Bu sürecin ne kadar devam edeceğini kestirmek zor...
Ayrıca sürece hükümetin de dahil olup olmayacağını kestirmek de...
Ancak, kimse bir diğerini sistem dışına atamayacağına göre, kapsamı yaygınlaşmadan gel-gitlerle kontrollü bir şekilde devam edeceğini söylemek olası. Aynen önceki gün GATA'da "Sayın Cumhurbaşkanı" ile başlayan, dün ise Kara Harp Okulu'nda "Sayın Cumhurbaşkanım" şekline dönüşen gelişmede olduğu gibi. Bunun vadesinin ne kadar olacağını ise hareket alanı daha geniş olan siyaset belirleyecek.

Meclis'in havası
Nitekim CHP de dahil, siyasi parti gruplarından dün yansıyan havaya bakılırsa siyaset buna hazır. Havayı derleyip, buket haline getirme görevi ise hükümete düşüyor. Başbakan Erdoğan'ın önceki gün kurduğu, 60'ıncı Bakanlar Kurulu bu görevi yerine getirebilir mi?
Soruya yanıt bulmak için kabinenin yapısına bakmak yeterli.
Gazetemiz Sabah'ın dün manşetinde yer aldığı gibi, Erdoğan "Takımı bozmadı..."
"Beraber yürüdüğü" arkadaşlarından vazgeçmedi; hatta bazılarına, haklarındaki tüm olumsuz algılamalara rağmen sahip çıktı.
Geçmiş kabinede dikkate aldığı güç dengelerini sona erdirdi. "Başarısı da başarısızlığı da her şeyiyle bana ait" mesajıyla damgasını vurdu. Seçim sonuçlarına bakıldığında, Erdoğan tercih kullanmakta haklı...
Hatta, bakanların "görevini yerine getirecek liyakate sahip kişiler olmadığı" da iddia edilemez. Bazılarının oy artışında mihenk taşı görevi üstlendiği de kabul görür.

Empati sorunu
Ancak, dün AK Parti grubuna bunun ötesinde bir tablo hakimdi.
Bakanlık beklentisinde olmayan, geçen dönem de Meclis'te yer almış milletvekilinin altını çizdiği cümle tabloyu özetlemeye yetiyordu: "Belli kişiler ve popüler transferler bakan olur; onun dışındakiler olamaz anlayışı çıktı. Oysa, Özal ve Demirel böyle yapmaz, başarılı da olsa bakanları dinlendirir; grubun umudunu artırırdı."
Ve bir tespit daha: "Batı Avrupa'da bir kişi beş yıl görevde kalmaz; statik hale gelmekten, dinamizmini kaybetmekten korkar..."
Parti grubunda sorgulanan diğer konu Beşir Atalay'ın İçişleri Bakanlığı'na kaydırılmış olmasıydı. Kimse, Atalay'ın bu görev için liyakatli olup olmadığıyla ilgili değildi.
Emniyet teşkilatında bir grubun hakimiyetinin öne çıktığı yolunda iddialar ortada dururken, Atalay'ın bu göreve getirilmesinin geçmişten gelen bir sorundan dahi kendisinin sorumlu tutulacağı tezi üzerine kuruluydu.
Bunların "kontrollü kriz" sürecini uzatacağı kayda geçiriliyordu.
Bütün bu gelişmeler ışığında sürecin vadesini anlatan cümle ise askeri konularda uzman bir öğretim üyesinden geldi:
"Empati olmayınca, sempati de yok oluyor. Empati yöntemi bulunduğu gün sorun biter..."
Dileriz, dün Zafer Bayramı törenlerindeki görüntü bunun ilk adımı olur...