Seçim sürecinde Türkiye'nin gündemini
"güvenlik kaygısı" belirliyor. En sağından en soluna kadar partiler, ulusal kimlik vurgusuyla konuşuyor. Genelkurmay'ın açıklamaları, şehit cenazeleri, AB'nin belirsiz tutumu, ABD'nin milli iradeyi zorlayan yaklaşımı bu tabloyu daha da zorlaştırıyor.
Bugün İstanbul'da toplanacak Yatırım Danışma Konseyi'nde global sermayenin öndegelen isimlerini ağırlamaya hazırlanan Türkiye, "İstikrarı, çarpık gelir dağılımını, istihdam sorununu, sosyal güvenlik reformunu, cari açık riskini, kayıtdışı ekonomiyi" neredeyse konuşmuyor bile.
TÜSİAD'ın "Önce şehitler gelir, sonra ekonomi" söylemi de bulunduğumuz noktayı iyi özetliyor. Hükümet, haklı olarak AB sürecinin kesintiye uğramasını istemiyor. Terörle mücadele kapsamında askeri çözümlerin, sivil iradenin önüne geçmesinden, demokratikleşmede geri adım atılmasından endişe duyuyor.
Ama aynı anda, ülkenin dört bir yanına gönderilen bayrağa sarılı tabutlarla sarsılıyor. Küresel teröre savaş açıp'ı işgal eden ABD'nin, teröristlere karşı Kuzey Irak'ta operasyon planlayanürkiye'yi frenlemesi toplumsal tepkiyi artırıyor. Bu tepki, Ak Parti'yi sıkıştırıyor. İktidar adayı CHP ile MHP de askerin elinin serbest bırakılmasını savununca, iktidar yıpranıyor. Ancak genel söylemlerde muhafazakar Ak Parti, Türkiye'nin dışa açık yüzünü yansıtırken, iktidarı hedefleyen diğer partiler içe dönük mesajlarıyla toplumun gelecek beklentisinişılayamıyor.
Devlet aciz mi? 2002 seçimini nasıl ki "ekonomik krizin ve bıkkınlık yaratan siyasi pazarlıkların" yarattığı kızgınlık ortamı etkilediyse 2007 seçiminin kaderini de "yeniden hortlayan terör, Türkiye'yi AB'den dışlama çabaları, cumhuriyet değerleri demokrasi arasında yaratılan ikilem ve mağduriyet iklimi" belirleyecek. Söz terörden açılmışken kısa süre önce yaşanan sıcak bir olayı hatırlatmak yararlı olacak. Teröristlerin yuvalandığı illerden biri de Tunceli.
Tunceli Emniyet Müdürü Osman Öztürk, uzaktan kumandalı bombalı saldıran şans eseri kurtuldu.
İki kritik konu Can pazarında, devletin büyüklüğüne yakışmayan bir manzara yürekleri yaraladı. Kıştan çıkıldığı için Tunceli çevresindeki yollar delik deşik. Teröristler çukurlara kolaylıkla mayın döşeyebiliyor. Hatta sinsice hareket ediyor. Yol kenarındaki elektrik direğinin dibine bombayı bırakıyor. O direği nişangah yapıyor. Müdürün arabası direk hizasından geçerken düğmeye basıyor. Araba demişken zırhı falan değil, 10 yaşında bir opel. Daha önemlisi, birinci derecede terör tehdidi altındaki bölgelerde, uzaktan kumandalı hain saldırıyı önleyebilecek "jammer" (frekans bozucu) donanımlı yeterli araç yok.
100 bin YTL'ye mal olabilecek bu araçlardan temin edilemeyince, her gün gencecik insanlar ölüyor.
İşte bu yüzden önümüzdeki günlerde liderlerin seçim meydanlarında hamasi nutukları bırakıp iki kritik konuya açıklık getirmeleri gerekiyor. 1-
Terör bataklığı nasıl kurutulacak? Kardeş kavgasının önüne geçecek önlemler nelerdir? 2-
İşsizlik ne zaman, hangi seviyeye nasıl indirilecek? Bu sorulara samimi yanıt verilmiyorsa, ötesi boştur!
Bugünkü Tüm Yazıları
Çılgın, yılgın, kızgın Türkler
Yayın tarihi: 11 Haziran 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/11//haber,BD587EDECCE14D868F6BA6681FFC86E9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.