Geçmişi hatırlamayanlara, her şeyi çok çabuk unutanlara şöyle derler: "Ne olacak, adam balık hafızalı işte!" Bu kocaman bir yalan. Bakın anlatayım... Marinada aynı iskelede teknemizi bağladığımız Tango'nun kaptanı Özcan Amca dediğimiz, sevimli bir ihtiyar var. Köpegi Tango ölünce, tüm sevgisini bu kez balıklara yönlendirmiş. O her akşam saat 17.00'de elinde torba dolusu bir ekmekle gelir, onları küçük parçalara böler ve sonra da kendisini bekleyen binlerce (kefal, levrek, çupra, karagöz, melanur, kupe, ispari...) balığın karnını doyurmaya başlar.
VEFALI BALIKLAR Bu her akşam böyledir. Tekne, iskeleden uzaklaşıp denize açılsa bile aynı balıklar, yine aynı saatte ve aynı yerde Tango'nun kaptanının gelmesini bekler. Size bir itiraf! Bu keyfi yaşamak için Tango'nun olmadığı zamanlarda, ekmekleri Meleğim'in kıçından denize attım, birkaç kefal bu tuzağa düştü. Üstelik Tango'nun kıçında bir parça ekmek için centilmence sıraya girenler, benim teknemin yanında koca bir pide için birbirlerine saldırdı. (Yan tekneden Argo'nun kaptanı piyanist Çetin ile süvari Yasemin'in yorumu: "Onlara ekmek değil, pasta ver!") Şunu da gördüm ki denizler kirlendikçe, balıklar kayboluyor. Nereye mi gidiyorlar? Denizin derinliklerine... Üstelik oralar serin de... Balıkçıların o yuva yıkan trolleri da bu yerlere ulaşamıyor. Şimdi size bir haber: Denizin derinliklerine dalan Eğe balıkları, serinlemek için kendilerine yer arıyor. İşte o yer Çanakkale önleri olmuş. Hatta Marmara'ya girenler bile var.
KIZILDENİZ-EGE HATTI Bir haber daha... Kızıldeniz'in o cehennem sıcağından kaçan balıklar da şimdi Göçek ve Gökova'da serinliyor. Hadi bir haber daha: Bizim Erol Kaptan, sırtı çekerken (Japonların buluşu... Sahte balık ve ahtapotlarla donanımlı olta) iki tane inanılmaz renkli ve çok özel balık yakalamış. Bunca yıldır denizlerde büyüdüğü halde bu balıkları ilk kez görmüş. Su ürünlerine fotoğraflarını geçmiş, bilgi istemiş. Gelen bilgi korkutucu: "Bu balıklar Afrika sahillerinde yaşar. Sakın yemeyin, öldürür!" (Amatör balıkçı dostlara uyarı... Aman ha!) Denizler kirlendi. Birçok balık, kişilik değiştirdi. Artık ekmek ile yakalanan balık yok. Şimdi moda yem, tavuk eti... Neredeyse o ufacık kupez bile kendini köpekbalığı sanıyor. Yakalandığı an, neredeyse elinizi ısırıp koparacak. Bir başka kötü haberim de şu... Denizler kirlenince, balıkların o lezzeti yok oldu. Birçok lağım arıtma artığı, suyu çevre sulamasında kullanmak yerine, denize akıtıyor. Bu da yetmiyor, binlerce tekne pisliğini denize döküyor. Neymiş efendim, organik maddeymiş... İnsan pisliğini yiyen balıklar, iyi beslenirmiş... Hadi canım sen de! Dil balıkları, lağım kokar oldu. Taş barbunu bile kirlendi. Kefal zaten yenilmez balıklar sınıfına girdi. Biz bu denizi kirletelim, sonunda denizde yüzdüğümüz için her hastalığı kapacağız. Geçen gün eşim Sevinç'le balık tutarken Okluk Koyu'nun en temiz yerinde oltamıza bir sünger takıldı. Yukarı çektik ve kokudan neredeyse bayılıyorduk. Biliyorsunuz kirli denizlerde asla sünger yetişmez, ölür. Zaten yoklar... Bodrum'da birkaç yerde sünger satılıyor, o da hatıra olarak dünya pahasına... Oysa bir dönemler Bodrum, süngerciler için bir cennetti. Daha çok sünger çıkarmak isteyen gençler için de bir cehennem... Denize ellerinde delikli bir taşla çırılçıplak dalan ve süngerleri çıplak gözle toplayan bu delikanlılar, vurgun yedikleri zaman yerlere yatırılır, zeytinyağı ve soğan ile ovulur, bir de ağızlarına sigara verilirdi. Şimdi sünger yok, ama sünger uğruna ölen delikanlılar da yok. Konuyu bağlayalım efendim...
VİRA BİSMİLLAH Eve ekmek götürmek için atv'de yorumlara devam. Meslek sevgisi uğruna, hafta sonu maçlarına da devam. Ama bana ait zamanda ise Bodrum'dayım. Geçenlerde bir gece yarısı Bodrum'a geldim, teknem Meleğim'i öpüp, kokladım ve sonra da Didim'deki Asım Kaptan'a gitmek için "Vira bismillah!" dedim, yelkenleri açtım. Bu kez yanımda Çöpçü Kaptan ile miçoluktan usta gemiciliğe terfi eden Kemal de var. Ayrıca teknemin lumbozları da su almıyor. Öyle mutluyum ki... NOT: Bu kararı karım Sevinç ile gözyaşları içinde aldık. Onun mutluluğu için... Kaptan Kolomb'u evlatlık olarak vereceğiz. Bir tek şartımız var. Bahçesi olan bir ev. Çünkü köpeğimiz apartman hayatında öyle bunalıma girdi ki... İki kez evden kaçtı. Anladık ki o bizi çok sevmesine rağmen özgür yaşamak istiyor. (Oğlumuz Kaptan'a sıcak yuva vaat eden varsa, Kavacık Topaz Köpek Eğitim Merkezi'nden eğitmen İsmail Efe'ye müracaat etmelerini rica ederim. (
Tel:0532 204 58 12)
Yayın tarihi: 19 Ağustos 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/19/pz/kanat.html
Tüm hakları saklıdır.