Bir temel ilkeyi sık sık göz ardı ediyoruz. Haberlerde iddialara, suçlamalara konu olan kişi ve kurumlara söz hakkı vermemek. Hakkaniyete sığıyor mu?.
Gazetede geçen ay ortalarında
Milli İstihbarat Teşkilatı'yla (MİT) ilgili bir yazı dizisi yer aldı. Dizinin ön anonsu 14 Temmuz'da sürmanşetten
MİT'in Sırlarla Dolu Tarihi ifadesiyle ve
Filiz Akın'ın fotoğrafıyla verildi.
Alt metinde, "Filiz Akın dedikoducu dediği, dönemin MİT yöneticilerini nasıl sürdürdü?" sorusu yer almıştı.
Dizi bir sonraki gün
MİT'te Filiz Akın Cezası manşetiyle sunuldu.
Spotta, "Eymür, 4 MİT'çinin eşi hakkındaki konuşmalarını kaydedip Sönmez Köksal'a iletti. Hepsi sürüldü" deniyordu.
Manşetteki ifadeler, MİT eski yurtdışı operasyon başkanı Yavuz Ataç'ın bazı eski iddialarına dayanıyordu. Bu iddialara göre
Mehmet Eymür, Filiz Akın hakkında dedikodu yaptığını tespit ettiği ordu kökenli 4 MİT mensubunu
MİT Müsteşarı
Sönmez Köksal'a iletmiş, dördü de başka yerlere sürülmüştü.
Eski MİT müsteşarı
Sönmez Köksal'dan bir eleştiri aldım.
Köksal mektubunda şu noktalara dikkat çekiyor:
* İddialı bir başlık atarak, sağdan soldan derleme bilgilerle, bazı eski görevli kişilerin bitmez tükenmez çekişmelere dayalı dedikodularla dolu metni çekici kılmak için Filiz Akın'ın adına ve fotoğrafına gerek duyulması kınanacak bir durumdur.
Filiz Akın'ın bu gazetenin yazarı olduğu da unutulmuş. Asgari bir nezaket gereği "şöyle bir iddia var, ne diyorsunuz?" diye sorulabilirdi. Böyle bir yönteme başvurulmaması basın ahlakı açısından sorgulanmalıdır.
* Dizide "cevap hakkı" tanınacağı söylenmiş. Güvenilmez tutum ve yöntemin, anlamsız bir polemiğe girmemizi sağlamayacağı muhakkaktır.
* Eşim
Filiz Akın, o dönemki yöneticilerin de teyit edecekleri gibi, müsteşar eşleri içinde teşkilat işlerine en uzak durmuş birisidir. Kendisi, yabancısı olduğu Teşkilat çalışanlarıyla sadece sosyal faaliyetler çerçevesinde zaman zaman beraber olmuş, yaşam koşullarının iyileşmesi ve güzelleşmesi için emek vermiş, onlara sevgi ve saygı göstermiş, karşılığını da her zaman almaktan mutluluk duymuştur.
Mehmet Eymür de, "dedikodu nitelikli ve şahsımı hedef alan" dediği dizi bölümünden ötürü üzüntülerini iletti ve "Müsteşar eşleri içinde, son derecede zarif, kibirsiz ve hanımefendi davranışları ile bütün MİT personelinin sevgisini kazanmış olan ve mesleki konulara hiçbir zaman karışmamış bulunan Sn. Filiz Akın'ın isminin karıştırılmış olması üzüntümü bir kat daha artırdı" diye ekledi.
Filiz Akın da Sabah'ın Cumartesi ekindeki köşesinde (28 Temmuz) üzüntü duyduğunu belirtti, kurumla ilgili olarak "dedikodular yerine özel bir duyarlılık ve özen" talebinde bulundu.
Konuyu araştırdım...
Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri Müdürü ile görüştüm.
* Gazete yöneticileri dizinin ilk bölümünün ertesi günü bir başka gazetede
Ataç'a ait iddiaları doğrulayıcı yönde bir haber çıktığını, Köksal ve Eymür'ün bu iddialarla ilgili olarak Ataç aleyhinde dava açacağının da aynı haberde yer aldığını söylediler.
Olabilir, ama bu bilgiler dizi hazırlanırken araştırılmalı, başka gazetelerden önce mümkünse Sabah'ta yer almalıydı. * Pek çok vesileyle bu köşede yazdım, bir kez daha tekrarlıyorum: İddialar ve suçlamalar içeren haberlerde, iddialara ve suçlamalara hedef olan taraf mutlaka aranmalı ve o tarafın görüşleri de alınmalı, habere girmelidir.
Bu hakkaniyet ve basın etiği gereğidir. Bu soruyu sordum. "Filiz Akın aranmış ama konuşmak istemediğini söylemiş" yanıtını aldım. Eğer bu bilgi doğruysa, Ataç'ın iddialarının yanında "Filiz Akın'ı aradık, ama bu konuda açıklama yapmak istemedi" ifadesinin de yer alması gerekirdi.
Yani, Köksal eleştirisinde haklıdır.
Yayın tarihi: 6 Ağustos 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/06//baydar.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.