kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Temmuz 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bu dayak atıldı mı!

İstanbul'da bir genç çıktı, basın toplantısı da yaptı. Derdi şuydu:
1. Özgür Hayat gazetesi ve %52 ÖFKE dergisi yazı işleri müdürüyüm.
2. 26 Temmuz Perşembe gecesi kardeşimin nikah yemeğinden dönerken İstanbul Şişhane'de polis tarafından durduruldum.
3. Kimliğim kontrol edildi, geri verildi.
4. Yürürken ekip otosu yanıma yaklaştı, zorla arabaya sokuldum.
5. Arabanın içinde bana vurmaya başladılar.
6. Daha sonra ücra bir yerde arabadan indirildim ve dövmeye devam ettiler.
7. İki ekip otosu daha geldi ve oradakiler de dayağa katıldı.
8. Yumruk ve cop darbeleri dışında küfür ve silahlı tehdide maruz kaldım. Yakından biber gazı sıkıldı.
9. Sonra tekrar ekip otosuna bindirildim.
10. Karaköy'de, otoyu durdurmadan dışarı attılar; kimliklerime de el koydular.
Sinan Tekpetek, iki kaburga kırığı, çürük ve yaralarıyla 20 günlük rapor aldı.
Olaydan emin olamıyorum tabii; belki de "kendi kendini" dövmüştür.
"Öfke" li bir genç ya; belki dövülmüştür, belki dövünmüştür!
Belki Şişhane'den Karaköy'e kadar kendisi yuvarlandı; belki ekip otosu zannettiği Tozkoparan minibüsüydü!
"Demokrasi samimiyeti" baş döndürücü bir şey olmalı.
O yüzden en iyi ihtimalde dahi, kısıtlı, makul bir doz yetiyor herkese.
"Halkın tercihini anlamak" noktasında iktidarın oylarının "demokratik manası" nı haklı olarak vurguladıktan sonra, aynı iktidar yönetimindeki ülkede 10 maddede özetlenen bir "keyfi ve resmi dayak" ın gerçekliğini dert etmiyorsanız; hakikatse, bu hakikati iktidarın yüzüne çarpmıyorsanız muhtemelen rahat ediyorsunuz.
Yorulmuyor, sıkılmıyorsunuz.
Lakin bu öyle bir mesele ki, halkı aşağılamak pahasına dahi "AKP iktidarı" eleştirisi yapanların çoğu da yanaşmıyor.
Çünkü, "her durumda, her türlü iktidar, kudret ve kuvvet" in eleştirisini yapabilmeniz gerekiyor.
Başka bir siyasi iktidar ise de, askeri hiyerarşi ise de, bir baskı ve polis devleti ortamı ise de, ekonomik iktidar şiddeti ise de, medya tahakkümü ise de "eleştirel" olabilmeniz gerekiyor.
Oysa böyle gençleri pistlerde görmek istemiyor hiçbiri! İkiyüzlülüklerin üstüne yürüyenlerden nefrette kolayca birleşebiliyor, her türden, her köşeden "iktidarseviciler".
O yüzden, şimdi "devlet kontrolü" nde görünen bir (bu) medya grubundaki (haklı, haksız) işten çıkarma yahut işten ayrılmaları (haklı, haksız) eleştiren kimi eski dost, "patron kontrolü" ndeki kendi gazetelerinden abi, dost, usta, kardeş dedikleri onlarca kişi atılırken dahi gık diyememiş olmalarını dert etmiyor.
Kendileri unutunca, unutuldu sanıyor. Sonra, bulundukları binada sadece bir gazeteden 40 olmak üzere, onlarca kişinin atılmasına dair bir şey de yazmıyorlar.
Çünkü yazdıkların affedilmez, unutulmaz; yaz(a)madıkların ise asla hatırlanmaz.
Misal, bu grupta da, kendilerininkinde de, "Sendika yüzünden" işten atılan varsa, onun için hiçbir şey yazamıyorlar. Çünkü, üstlerindeki "mutlak iktidar" ı ürkütmek istemiyorlar.
Bizim "hıyarlığımız" ise bu; ona da buna da yetişmeye çabalıyoruz aklımızca, vicdanımızla.
"Demokratik samimiyet" ten yoksun kalınca önce kendimiz utanıyoruz.
"Yüzde 47" nin demokratik manasını da anlamaya çabalıyoruz, muhalif bir genci böcek gibi ezmeye kalkan iktidar ve kuvvet zorbalığını da.
Doğru; bulunduğumuz yer bazen kalabalık tribünlere denk düşüyor; bazen de pek rağbet görmeyen, tenha, ıssız patikalara.
Sahi, Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı olmak isteyen Başbakan Yardımcısı, Sayın Bakan, Sayın Vali, Sayın Emniyet Müdürü...
"Sizinkiler" devlet aracına zorla tıkıp bu genci dövdü mü?
Dövdülerse, devlet adına mı, millet namına mı? Sizin adınıza mı, seçmen namına mı, hepimize ibret olsun diye mi!
Yani ne hakla?
Dövmedilerse, tabii ne iyi. Ama dövdülerse... Bu sizin ülkeniz, o sizin utancınız değil mi?