Abdullah Gül'den "uzlaşma" yorumu
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçimine yönelik uzlaşma tartışmaları konusunda uzlaşmanın azınlığı çoğunluğun esir alması olmadığını, böyle demokrasi de olmayacağını belirterek, uzlaşmayı anlamının dışına taşımamak gerektiğini söyledi.
ATV'nin canlı yayınına katılan Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün yaptığı cumhurbaşkanı seçimi konusunda gerekirse bir uzlaşma aranabileceği yönündeki açıklamaların hatırlatılması ve cumhurbaşkanını yeni meclisin seçip seçmeyeceği konusundaki görüşlerinin sorulması üzerine, ''Büyük ihtimal öyle gözüküyor'' dedi.
Gül, kendi adaylığının yeniden gündeme gelip gelmeyeceğinin sorulması üzerine de şunları kaydetti:
''Herşeyin şahsımın üzerinde dolaşmasından gerçekten rahatsızım. Hatırlarsanız benim adaylığım söz konusu olduğunda da, ben cumhurbaşkanı adayı olacağım diye ortaya çıkıp bununla ilgili bir çalışma içinde falan olmadım. Hatta 'genel başkanımıza, siz aday olursanız, sonuna kadar arkanızdayız' dedik. Ama o zaman kamuoyunda yapılan anketler, milletvekillerimizle yapılan konuşmaların neticesinde kendisi, 'Ben icraatın başında kalmak istiyorum. Herkes de seni istiyor bu durumda' dedi ve benim aday olmamı bu şekilde benden arzu etti.''
Kendisi için önemli olanın süreç olduğunu ifade eden Gül, ''Dolayısıyla bazıları çıkıyor, mağdur olmuşum, mağdur rolü oynuyormuşum diyor. Ben niye mağdur olayım? Benim başım çok dik. Şu bir gerçek birçok insanın, bize oy versin, oy vermesin o insanların gönlünde yerimin olduğunu görüyorum. Ama mağdur falan değilim. Benim başım çok dik'' diye konuştu.Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde mağdur olanın aslında Türkiye olduğunu vurgulayan Gül, ''Çünkü Türkiye'ye yakışmayan bir süreci yaşadı Türkiye veya yaşattılar. AB ile müzakereye başlamış, hukukun üstün olduğunu söylediğimiz, demokrasinin giderek olgunlaştığını söylediğimiz, yasakların kalktığını söylediğimiz, artık önü görülebilir dediğimiz bir ülkede eğer bunlar yaşandıysa o ülke mağdur olmuştur'' dedi.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şimdi seçimlere gidiyoruz. Seçimlerden sonra bakalım ne olacak. Muhakkak ki demokratik ülkelerde karar alınırken, insanların, meydanların tavrına bakılır, sesine bakılır. Milletvekilleri ne diyor buna bakılır. Partili arkadaşlarımız ne diyor, bu istişareler yapılır ve buna göre nasıl geçen sefer olduysa, böyle bir durum ortaya çıkar.Benim için önemli olan sürecin yaşanması. Hayret ediyorum bazıları bu sürecin halkla konuşulmasından rahatsız oluyorlar. Sanki Türkiye'de hiçbir şey olmadı. Sanki cumhurbaşkanlığı seçimi süreci yaşanmadı veyahut da cumhurbaşkanlığı seçimi normal bir şekilde yapıldı ve sayın cumhurbaşkanı görevine devam ediyor gibi. Bunları halkla konuşurken de rahatsız olanlar var. Biz bu seçimlere niye gidiyoruz? Seçimler ne zaman olacaktı? Kasım'da olacaktı. Niçin bu seçimlere gittik? Cumhurbaşkanlığı krizini yaşadığımız için erken seçim kararı alındı ve onun için gidildi.''
Alanlarda insanların en çok dinlemek istediği konunun cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu dile getiren Gül, ne kendisinin ne de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarına bu konuyla başlamadıklarını, alanlarda 4.5 yılın icraatlarını, neler yaptıklarını, halka ne söz verdiklerini ve neleri gerçekleştirdiklerini anlattıklarını söyledi. Gül, ''Çok şükür heybemiz de dolu çıktık halkın karşısına. Yaptığımız yollardan, hastanelerden, havaalanlarından, enflasyondan ve ekonomiden bahsediyoruz. Ama insanlar bizi inanın ki susturuyorlar çıkınca. O zaman bunu açık bir toplumda halkla paylaşacaksın. Yaptığımız şey bu'' diye konuştu.
Bugün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında cumhurbaşkanlığı konusunun konuşulup konuşulmadığının sorulması üzerine de Gül, ''Bu konu akşam Başkanlık divanımızda geniş şekilde konuşulacak'' dedi.
''Başbakanın sözlerini artık kafasında tek bir isim yok olarak mı anlamalıyız?'' biçimindeki bir soru üzerine de Gül, ''Onu bilemem. Yalnız şu bir gerçek, uzlaşma dediğiniz şey eğer azınlığın çoğunluğu esir almasıysa bu uzlaşma değil. Böyle demokrasi de olmaz'' diye konuştu.Uzlaşmayı anlamının dışına taşımamak gerektiğini kaydeden Gül, ''O zaman tek partili ülkelerden bahsederiz, o zaman otokratik ülkelerden bahsederiz, diktatöryadan bahsederiz. Orada uzlaşma olmaz. Ama diktatörün söylediğine herkes uyar'' dedi.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye'de yaşadığımız süreç içinde ne oldu? Anayasa maddesi belliydi. O anayasa maddesine göre cumhurbaşkanının nasıl seçileceği de belliydi. Buna göre 3 tane de cumhurbaşkanı seçilmiş. Dolayısıyla uygulanmış da, 1980 ihtilalinden sonra ilk defa cumhurbaşkanı da seçiliyor değil. Üstelik bu anayasa yapılırken 1980'den önceki cumhurbaşkanlığı seçimi zor olduğu için 138 tur yapılıp da seçilemediği için 3'te 2 çoğunluk zorunluluğundan dolayı anayasa değiştirilmiş kolaylaştırılmış ve 3 tane cumhurbaşkanı 3. turda seçilebilmiş.''
Kendisi aday olduğunda herkesten çok oy aldığını belirten Gül, ''Herkesten çok insan mecliste oy verdi bana ve farklı partilerden, sadece AK partililer de vermedi'' dedi. Süreç sonunda uygulamanın yanlış olduğunun keşfedildiğini dile getiren Gül, ''Eğer 361 kişi dikta yapacaksa, buna uzlaşma denmez, buna demokrasi de denmez'' diye konuştu.Önemli olanın halkın kanısı olduğunu belirten Gül, Türkiye'yi temsil edebilecek kişilerin cumhurbaşkanı olması gerektiğini kaydederek, ''Yoksa hiç tanınmayan bir insanı 4 tane parti lideri anlaşacak, getirecek. Bu uzlaşma mı olacak? Tabii ki olmaz. Biz demokrasinin olgunlaştığından bahsediyoruz artık. Açık toplum Türkiye, eskiden olduğu gibi kapalı toplum değil ki'' dedi.
İzmir Gündoğdu Alanı'nda yapılan AK Parti mitingini, aynı alandaki Cumhuriyet mitingiyle katılım açısından kıyaslayıp kıyaslamadıklarının sorulması üzerine de Gül, ''Tabii ki o miting daha kalabalıktı. Ama o bir parti mitingi değildi. Bizimki bir parti mitingiydi. Dolayısıyla başka bir parti CHP, MHP veya DYP, onlar da parti kimlikleriyle bir miting yaparlar, o zaman kıyaslarsınız, mukayese edersiniz kiminki çok'' diye konuştu.
''SEÇİM MEYDANLARI''
Gül, seçim mitingleriyle ilgili bir soru üzerine de seçimlerde ulusun karşısına çıkan partilerin ulusa nasıl hizmet edeceğini anlatması gerektiğini kaydederek, ''Partiler demokrasinin bel kemiğidir. Çoğulcu demokrasilerde de farklı farklı partiler var. Kim daha iyi hizmet eder, kim daha çok halkın problemlerini çözer, kim Türkiye'yi ekonomik olarak daha iyi noktaya getirir, muasır medeniyetlerin üstüne taşır, Türk halkını kim daha mutlu eder, bunun yarışının yapılması lazım'' dedi.
Seçim alanlarında çok polemik olduğunu belirten Gül, ''Seçim meydanlarında maalesef ucuz siyaset çok yapılıyor. Mesela şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanını terör örgütüne en çok yardım eden insan gibi göstermek falan. Bunlar yakışık alan şeyler değil doğrusu'' diye konuştu.Çok gerçekçi bir seçim beyannamesi hazırladıklarını da anlatan Gül, şöyle devam etti.
''Seçim meydanlarında yaptığımız şey 4.5 sene içinde neler yaptık, 4.5 sene önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye'yi yan yana koyuyoruz, ne yaptık hizmet sektörlerine, sağlıkta ne yaptık, hastaneleri nasıl birleştirdik, ne kadar çok çift yol yaptık, ne kadar çok havaalanı yaptık, ne kadar çok Türkiye'nin ihracatını arttırdık, enflasyon 35 sene sonra nasıl oldu da tek rakamlı bir noktaya geldi, nasıl oldu da Türkiye'nin milli geliri bu kadar arttı, bunları anlatıyoruz.''
AB SÜRECİ
İç siyasetteki gelişmelerin AB sürecini etkileyip etkilemediğinin sorulması üzerine de Gül, ''AB süreci devam ediyor. AB ile önemli olan müzakerelere başlamak ve fasılları açmaktı. Bütün hukuki düzen tamamdır. Hedef bellidir'' derken, Portekiz'in AB dönem başkanlığını devraldığını belirten Gül, ''Portekiz Başbakanı gerçekten çok güzel bir açıklamada bulundu ve hatta Fransa ve bazı ülkeleri de eleştirdi. 'Biz böyle davranmayacağız' dedi. 'Biz Türkiye ile birçok fasılları açacağız. Biz Türkiye'nin tam üye olması için bu süreci hızlandıracağız' dedi'' diye konuştu.
Avrupa'da Türkiye'nin dostu olanların, Türkiye'yi kıskananların ve Türkiye'ye karşı olanların bulunduğunu vurgulayan Gül, ''Süreç işliyor. Biz hükümet olarak bu sürece çok bağlıyız. Çünkü bu süreç Türk halkının çıkarınadır. Türkiye'de demokrasinin daha iyi bir noktaya gelmesi, hukukun daha üstün olması, şeffaf olması, Türkiye'nin ekonomisinin daha güçlü olması, herkesin güvenerek parasını getirip bu ülkeye yatırmasına yol açmaktadır'' dedi.
Yayın tarihi: 9 Temmuz 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/09//haber,4C8EE8722A8D4A9B90FB60F832F0CE2B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.